26 Mart 2015 Perşembe

İnsan insanın kurdu olmak zorunda değil...

                                                                                            



                                                                                              
Heidegger "duygulanım ile anlama iç içe geçer" der ve şöyle devam eder "ekonomik bir kriz yaşayan, işsizliğin çok fazla olduğu bir ülkeye gittiğinizde sokaklarda umutsuzluğu hissedersiniz"


 Hobbes "İnsan insanın kurdudur" sözüyle devlet öncesi bir dönemi - medeniyetin olmadığı bir dönemi tasvir eder. İnsanlar sınırsız özgürlüklerinden, hukuk ile garantilenen bir ortamın oluşması halinde vazgeçerler. Bu tekinsiz ortamın yarattığı ölümcül korkudan, her an tetikte olma halinden, hayatta kalma reflekslerini her an uyanık tutmaktan kurtulurlar. Komşularına, arkadaşlarına, başkalarına güvenmenin rahatlığını yaşarlar.

 Hobbes'un tasarımı aynı zamanda bir duygu dünyasını da bize anlatır. Tavşan uykusunda uyumak zorunda kalan endişeli, güvensiz insanların dünyası. Tehlikenin nerden geleceğini bilemiyen insan; ne kapısındaki kilide ne de kapalı penceresine güvenebilir. Muhatabında düşman görmeye proglanmıştır. Hukuğun işlemediği (/olmadığı), insanın kendini güvende hissetmediği, diğer insanların çıkarı için fırsatını bulursa gırtlağına basacağına inandığı/inandırıldığındaki zihin hali. Bu zihin halinin eşlik ettiği duygu dünyasının gözünü diktiği tek bir dürtü vardır; hayatta kalma dürtüsü. Bu yüzden herkesten kuşkulanır, dost olarak uzanan her ele kuşkuyla bakar. Bu anlam ve duygu dünyası çevresini eksilterek ilerler; dostlukları eğretidir. Bu anlam/duygu dünyasında din inşa edici değil teskin edicidir, düşünce ise mazeret bulmak için kullanılan bir araç.

Medeniyetin, barışın, birlikte yaşamanın/yaşayabilmenin anlam (/ve duygu) dünyasının mottoları ise farklı. Bütünleyerek, benzerlikleri bularak ilerliyor. (Mesnevî’deki Şaşı Çırak hikayesi – Fihi Ma Fih’in 54. Bölümü). Din inşa edici, düşünce ve insan yanılmaya/eleştiriye/neşeye açık ve sosyal.



.

25 Mart 2015 Çarşamba

..

Huzur makinası icad eder ustanın biri

Ne bir kolu vardır ne de bir düğmesi 

Ne zaman sallasa meraklı biri

İnler içinde hep sesszice biri

11 Mart 2015 Çarşamba

Engellilik



 Engelliler, yaşlılar vs başkalarının ufkuna hapis. Nasihatlar bir anlamda buyruk, kesin bilgi.

6 Mart 2015 Cuma

Kim haklı?




Karikatürde ilk başta çocuk haklıymış gibi gözüküyor. Temkinli ve şüpheci bir göz için ise bu acele verilmiş bir karar. Enteresan bir epistemolojik bir problem.

Hocanın iddiasının gerekçesi sağlam, beş duyuya dayanıyor, görüyor. Hocanın yanıldığını iddia edenler, ya hocanın yanlış gördüğünü ya da gördüğünü yanlış yorumladığını ispat etmeli. Hocanın yanıldığını ispat için sekiz çocuktan birinin farklı bir nedenle havalandığını ispat etmek yeterli. Ya da havalanmamış çocuğun aslında yeteneksiz olmadığını.

Peki ya bütün sınıfı havaya kaldırdığını düşünen öğrenci?  Öğrenci de arkadaşlarının havalandığını görüyor. Buna ek olarak onları havalandırmak için bir şeyler yaptığının farkında. Öğrencinin problemi her ne yapıyorsa çocukların onunla havalandığını ispatlamaktır. Belki rüya görüyordur, öyle sanıyordur. Yaptığı bir şeyin onları havaladırdığını sanıyordur. Bunu, yaptığı şey her neyse onu yapmayarak denemeye tabii tutabilir. Çocuklar yer düşerse onları havalandıranın kendisi olduğuna inanabilir. Ya da çocuklardan birinin, havalanmak için hiç bir şey yapmadığını itiraf ederse bu kuvvetli bir ispat olur. Yine de burada itiraf eden çocuğun başka bir nedenden dolayı havaladığını iddia eden biri her zaman çıkabilir. Her halükarda sağ duyuya aykırı bir şeyi ispat zordur. Doğaya aykırı bir eylem söz konusuysa bu eylemi yapan için bile, yaptığının bir hayal olmadığını ispat için bir şahite muhtaçtır.