1 Kasım 2024 Cuma

48

 

  

Hakikat derdini nasıl anlamak gerekir?

    Bugün genelde konuşulan, ilk akla gelen ezoterik/bütüncül/Tanrısal olanın neliğini kavramak. Gündelik yaşama gölgesi pek düşmeyen bakış açısı. İspatlanması, üzerinde anlaşılması, tartışılması, tartışmaya açık tutulması pek mümkün olmayan iddialar.

    Bir ikincisi gündelik olayların, olguların hakikatı ya da kısmen işin doğrusu. Kısmen diyorum olayın geçmişini kapsadığı için. Burada hakikat derdi bir hüküm talep ediyor çoğu kez, bir ahlaki problemde, hukuki bir olayda doğru karar alabilmeyle, dolayısıyla doğruyu yapabilmekle ilintili. Böyle olunca verilen hükmün şekli de işin için içine giriyor. Hükmün sonucundaki tavrın, eylemin yaratacağı sonuçlar, ki çoğu zaman sonrasını kestirmek mümkün değildir. Bu da hakikat derdinin hüküm ve onun sonucu davranışın izlenmesi, gerekirise düzeltilmesini doğuruyor.

15 Temmuz 2021 Perşembe

10 Temmuz 2021 Cumartesi

46

 

Ancak neşe birbirinden kopuk, dağınık bir hâlde bulunan ahlaki kaygıları bir araya toplayarak insanın yüzünü rıza gayesiyle Tanrı’ya dönmesini sağlar. Bir neşeyi doğuracak pişmanlık,  ümit ve diğerini umursayan tüm inceliklerse ancak dağınık halde duran ahlaki kaygılardan, sosyallikten doğabilir(?)

2 Kasım 2020 Pazartesi

45

 39 a ek.

Hz. Ali kıssasında, Mevlâna'nın rıza arayışını eylemin gayesi olarak anması onu bir(nevi) koşulsuz buyruk haline getirir. Rıza gündelik hayatın içinde bir duygu ile var olur. Rıza arayışının bitimsiz bir ilişki haline dönmesinde korku bizi nihayetinde (cezadan kurtulma ile) bir faydaya yöneltecektir. Etiğin gerekçelemesinde( /hakikat arayışında) faydanın dışına aşk ile çıkarız. Aşkın varlığı ise bir beklentiyi ortadan kaldırır. O bir hâlin beklentisiz yaşanması halidir. Korku sadece bu halin kaybedilmesinde olabilir, ama yine de bu bir beklenti değildir.

21 Ağustos 2020 Cuma

44



Sanırım saliki kendi hakkında dehşete düşüren en büyük keşif, zalimlikten azade olmadığının farkına varmasıdır. Muhtemelen bu yüzden parmak ucunda yürür ve gönül almada aceleci olur. Kendilerini masumiyet zırhıyla korumada sananlar ise bu kapının önünden bile geçememiştir.

6 Ağustos 2020 Perşembe

43


Mevlana'nın dili (Farsça yazmış olması), ait olduğu köken (Belh de doğmuş olması) tartışılabilir, ama kimliği, (eserlerinin) ruhunun Türk, Anadolu, Rumi olması tartışılamaz. Bir başka lisanla yazmış olmasına ragmen en çok burada sevilmiş, kök salmış, yaşamıştır. O, (bu topraklarda) “kendisini sevenlerin şiiri sevdikleri için” şiir söylediğini, Belh' te olsalar şiir yerine başka şeyler yapmak gerekeceğini eklemiştir. Peki şiirin hitap ettiği bu ruh nasıl bir şeydir? Bu Türk, Anadolu, Rumi (/Balkan) olan karışımı, şiire, söze düşkün ruhu tarif etmeye kalksak ne diyebiliriz?  Diğerlerinden ayıran nedir?    

19 Temmuz 2020 Pazar

..


             
              Elden düşme düşler pazarındayım

              Sahipsiz tezgahların arasındayım


ya da 

             Elden düşme düşler pazarındayım

            Sahipsiz tezgahların arasında

12 Temmuz 2020 Pazar

42



“'Hür olmak' demek, kişinin arzu ve isteğinden kaynaklanan hiç bir şeye kul-köle olmaması demektir. Bu da ancak sabır ile mümkündür. Sabır yani insan aklının kötü, yanlış ve çirkin şeylerin verdiği lezzete karşı, heva ve heveslerine direnmesi. //-: İbn Miskeveyh, Tehzîb el-ahlâk” twitterdan alıntı

Kişi hür olmayı niye talep eder? Bir hayatsızlık, dinginlik, seyir için mi? Yoksa hakikatı kavramak için mi? Nefsin neyi örttüğüne bakalım. “Arzu ve isteğin kölesi” olan, pratikte neyi gözden kaçırır? Hürlük, özgürlük ancak hayat için, hakikat için talep edilebilir. Hatta ileri gidip şunu söylemek de mümkün sanırım, tek tek olayların, olguların hakikatini talep etmeyenin bütünün hakikatine talip olması pek de olası değildir.

15 Haziran 2020 Pazartesi

..




Denizdeyim
Ama belli ki
Bambaşka bir denizdeyim
Ve zaman, kim bilir kimin kıymetlisi