20 Haziran 2008 Cuma

Dostluk

Kimin dostumuz, kimin arkadaşımız olduğunu biliriz ama neden onu dost kabul ettiğimizi tarif etmekte zorlanırız.

Dostu tarif etmek zor.

Onu her türlü çıkardan arındırmış bir arkadaş olarak tanımlaya kalktığımızda bu zaten normal bir arkadaşlığın asgarisi. İnsan çıkar için iş kurar, ticaret yapar.

Bazan ortak bir geçmiş, sınanmışlıklar sonucunda dostluk ortaya çıkar. Bazen bir kaç günde, bir kaç sohbette.

Sizi yağmurda kapı önünde bekletsede imkanı olsa kapıyı açacağına inandırmış olmalı.
Yada size kızsa bile haklı olabileceğini, yada haklı olmasa bile, kızsanız bile genede onu kırmağa üzüleceğiniz, bunu da görmeyeyim diyebileceğiniz biri.

Bir dostlukta güven vardır, vefa vardır ama sırf bunların varlığı dostluk kurulmasına kafimidir? Dostluk tanımı için bundan fazla bir şey olması lazım. Hatta zorlanıldığında dostların birbirlerine güven duymadan da dost olabileciğini kabul edebilirz belki. Herkes tarafından laf taşıdığı bilinen kimselerin bile dostu , dostları olabilir.

Dışardan bakıldığında tek tarafın daha verici olduğu görünen dostluklarda vardır. Bir tarafın devamlı verici olduğu; verci olanını bunu ; bir sömürülme hissinden , vefa duygusundan ziyade; karşındaki ile birlikte bir birlik olabilme hali olarak kabul edebilir. Belkide temelde dostluk, bir kendini unutuş ile beraber, birlikte hissedebilme, birlik olabilmedir.

Dostluğun bir diğer özelliği, belli bir zamana sıkışmaması, her zaman kaldığı yerden devam etmesidir. Bu birlik halinin her zaman tekrar tecrübe edilebileceğine duyulan inançtan doğuyor olabilir. Kendini karşındaki ile tecrübe edebilme, açabilme, kendine unutma ve huzur içinde karşındakine dikkat kesilme.



Düzeltilecek, üzerinde düşünülecek

Hiç yorum yok: