27 Temmuz 2009 Pazartesi

Paganizm patladı (yazısını okuma denemesi)




Akşam gazetesinden Mine Hn.ın yazısı üzerine

Ritüellerinden ve inanışlarından izleri günümüzün spritüel ve çevreci jenerasyonunun hayatında ve popüler kültürün her köşesinde görmek mümkün. Eski çağların dini inanışı Paganizm giderek yaygınlaşırken kendini 'Pagan' olarak tanımlayanlar da hızla artıyor. (Paganizim ve çevrecilik ? Paganizim geleneğinin çevre sorunu var mıydı ki? Ya da şöyle demek doğru olabilir paganizmin yaşandığı eski çağlarda çevre sorunu mu vardı? Bugünün paganlar böyle bir söylem edinmişlerse, paganizme çevrecileğe eklemlemişlerdir Zira Şaman/Rahip/Büyücü/Cadı adı her neyse neyi derd edinmişti üç aşağı beş yukarı biliyoruz. Hastalıkları tedavi, gelecekten haber vermek, küçük büyülerle insan ilişkilerine müdahale, savaşlarda başarı, daha iyi hasat, ölenle için bazen öbür dünyada rahatlık , ölmüşlerle bağ kurmak vs vs ) Geçen ay, yılın en uzun günü olan ve yaz mevsiminin başlangıcı kabul edilen 21 Haziran'da, İngiltere'deki eski çağlardan kalma dini mekan Stonehenge'de 35 bin kişi toplandı. Büyük kalabalık yaz mevsiminin ilk güneşini tamtamlar çalıp danslar ederek tam bir Pagan ayini havasında karşıladı. Zira 21 Haziran Pagan inanışına göre yıl içerisinde kutlanan 8 kutsal günden biriydi.

21 Haziran'da güneşi karşılamaya giden 35 bin kişinin hepsi Pagan değildi elbette. Ama bu kalabalık Pagan kültürünün günümüzde ne denli yaygınlaştığının bir kanıtıydı. Zira spritüel yaşam tarzının ön plana çıktığı, popüler kültürde mistik ve fantastik hikayeler çılgınlığının yaşandığı, çevrecilik ve doğaya dönüşün yükselen değerler haline geldiği günümüzde eski çağların yaygın dini inancı Paganizm yeniden canlanıyor!

PAGAN KÜLTÜRÜ HER YERDE

Tektanrılı dinler ortaya çıkmadan çok önce, eski çağlarda yaygın bir inanç şekli olan Paganizm dünyanın tek tanrılı beş büyük dini olan Hıristiyanlık, Müslümanlık, Musevilik, Budizm ve Hinduizm'in dışında kalan spritüel inanışların hepsini kapsıyor. Paganların inançlarının temelinde doğa var. Doğanın kutsallığına inanan ve doğadaki her şeyde var olan ilahiliğe saygı duyan Paganlar hayatlarını doğanın döngülerine bağlı olarak yaşıyor. Güneşin ve ayın hareketleri, mevsim dönümleri gibi doğadaki ritüelleri inançları çerçevesinde kutluyor. Bir tanrıça (doğa ana) ve tanrıya ya da birçok tanrının varlığına inanan Paganlar, belli bir aracı olmadan veya bir gruba dahil olmadan dinlerini kendi özellerinde yaşıyor. (Aracı olmadan ? Orta Asyada Şaman, Mısırda Rahipler, İngilterede Büyücüler/ Cadılar vs. vs. nedir? İnsiyasyon veren kimdir aracı yoksa) Büyücülük, Şamanizm gibi uygulamalar da Paganizm'in çatısı altında yer alıyor. Tektanrılı dinlerin ortaya çıkmasıyla karalanan ve yeryüzünden silinmek istenen Paganizm yüzyıllardır gölgede kalmıştı. Ama şimdi uyanma zamanı. Zira modern çağın inanışları, öncelikleri, yaşam tarzı ve kültürü Paganizm'e tam anlamıyla göz kırpar nitelikte. Öyle ki Pagan kültürü günlük hayatımızın her noktasında büyük bir hızla kendini gösteriyor. Spritüel aydınlanma çılgınlığının yaşanmakta olduğu günümüzde sabahları kalkıp güneşi selamlamaktan, ay ve güneş tutulmaları gibi doğa olaylarını, nevruz, hıdrellez gibi mevsim dönümü günlerini festivaller eşliğinde kutlamaya ve hatta hayati kararları alırken astrolojiye, yıldız ve gezegenlerin konumuna danışmaya kadar pek çok hareketimizle Pagan kültürünü canlandırıyoruz. Paganizmin büyücüler, tanrı ve tanrıçalar gibi renkli ve fantastik kültüründen ilham alan Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi gibi filmleri, Vampir Avcısı Buffy ( Bizde katkıda bulunalım Selena ile başlayan bir çok çocuk dizisi – Eskiden tatlı cadı ) tarzı televizyon dizileri, sayısız çizgi roman ve fantastik edebiyat örnekleri de son yıllarda üzerine düşen görevi yapıyor ve Pagan inanışlarını bir fenomen haline getiriyor. Paganizm'den ilham alan müzikler, danslar, giyim tarzları, dövme ve makyajlar, spritüel kurslar (Halbuki bu kursların hemen hepsi tanıtım broşürlerinde bir teknik olduklarını, hiçbir dine karşı olmadıklarını yazarlar. Karşı argümanları ben bunun faydasını görüyorum, görmezsem bırakırımla karşılayıp konuyu kapatırlar. Hanımefendi burada bizimde savunduğumuz şekilde, doğru bir tanımlamada bulunmuşlar, kendilerine katılıyoruz) giderek daha çok karşımıza çıkıyor. Son olarak küresel ısınma ve doğal felaketlerin öne çıkmasıyla çevreciliğin yükselişe geçmesi, (Paganizmin kendi geleneği içinde bakışı ve kullandığı teknikler ile çevreciliğe cevabı nedir? Doğayı kutsal saymak başka panteizmin pratikleri ile doğaya katkıda bulunmak başka. Yazıda bu hala açık değil. Paganizmi savunmak yada ona bir dayanak sağlamak için çevrecilik/küresel ısınma üzerinden gidilmesi, buradan bir bağ kurulmaya çalışılması sorunlu ) doğaya dönüş çılgınlığının yaşanması ve doğanın neredeyse ilahi (doğaya sırtını dönen, ona zarar vermek üzerine kurulmuş bir tek tanrılı anlayış mı vardır da - aradan bu bakışıyla paganizm sıyrılıyor? ) bir şey olarak artık el üstünde tutulmaya başlanmasıyla modern çağın insanı Paganlığı tam anlamıyla kucaklıyor. Öyle ki, artık sadece Pagan kültürü ve ritüellerini hayatına taşıyanlarda değil, bir inanç olarak Paganizm'i benimseyenlerde de son yıllarda büyük bir artış yaşanıyor. (Artış? Belki inandıkları dinin yanında bu tarz pratiklere de merak salanlar demek daha doğru. Astrolji gazete köşelerinde yer aldığında, ekranlarda astrologların boy almalar ile bu konularla ilgenenler arttı. Ama kendin sadece cadı/şaman vs vs olarak tanımlayarak öbür dini kimliğiden vaz geçen kaç kişi vardır? Birde şu var- büyü, fal vs ler geçmişte de ticari idi ve toplumun içinde bir şekilde yaşardı(muskacılar, falcılar, büyücüler yıldıza bakanlar vs vs) )

ÜÇÜNCÜ BÜYÜK DİN OLABİLİR
Özellikle çevrecilik ve doğaya dönüş fenomeniyle kendini yeni nesil Paganlar olarak tanımlayanlar, Paganizm'in yeniden yükselişinde önemli rol oynuyor. Zira çevrecilik ve Paganizm temelinde aynı felsefeyi barındırdığından doğayı korumak için uğraş vermek, çevreci eylemlerle doğanın önemini vurgulayıp savunuculuğunu üstlenmek Pagan inancının uygulamaya geçmiş hali manasını pekala taşıyor.(??) Zira, Pagan olmak için kişinin başkalarına zarar vermediği sürece kendi istediği yoldan yürümesi, ilahi güç veya güçlerin varlığını kabul etmesi ve doğayı kutsal sayması gerekiyor. (Çelişki dolu bir cümle, doğa, tanrılar, tanrıçalar ilahi güç değilmi dir?. Diğer dinlerde başkalarına zarar vermek serbest midir? ) Tabii bir de tektanrılı dinlerden birine inanmaması. Uluslararası Paganizm Federasyonu, kayıtlı 5 bin üyesi olduğunu söylese de bu değerleri çoktan benimsemiş çok sayıda günümüz insanı, yeni nesil Paganlara hayat vererek Paganizmi yeniden patlatıyor. Nitekim Paganizm üzerine araştırmalar yapan İngiliz yazar Cole Moreton, İngiltere'de son 10 yıl içinde Paganların sayısının ikiye katlandığını söylüyor. Bugün İngiltere'de kendini Pagan olarak tanımlayanların sayısı 250 bin'i buluyor. Bu rakam İngiltere'deki Budist nüfusundan (144 bin 500) fazla ve neredeyse İngiltere'deki Musevi nüfusuyla eşit (259 bin)! ABD'de ise Paganlarda yaşanan artış bundan çok daha çarpıcı. Harvard Üniversitesi'nin yayınladığı istatistiklere bakılırsa ABD'de bugün 'ben Paganım' diyenlerin sayısı 1 milyona yakın. Paganların sayısında son 20 yıl içinde yaşanan artış ise yüzde 1.500! Yani Paganların sayısı her bir buçuk yılda ikiye katlanmakta. ABD'de yaşanan bu Paganizm patlamasını birçok araştırmacı şu sözlerle yorumlaması da fenomeni açıkça ortaya koyuyor: 'Paganizm bu gidişle 2012'de ABD'de Hıristiyanlık ve Musevilikten sonra en büyük 3. din olacak!' (Yazının başlığı paganizm 3. büyük din olabilir, burada ise ABD denmiş. Propaganda kokuyor.)

PAGANİZMİN ESASLARI
l Paganizm kökenlerini doğadan alan ve doğanın kutsallığına dayanan bir inanç sistemidir. Doğayı sevmek ve bir parçası gibi hissetmek, bu yaşam kaynağına ve onun ölüm-yaşam evrelerinin durmaksızın tekrar eden döngülerine saygı duymak ve hürmet etmek esastır. (Panteist bir tavır. Panteist bir sistem üzerinden değerler sistemi oluşturmak çok zor)

l Tüm ritüeller doğal döngülere uyum sağlamak için vardır. Mevsim dönümlerinde, ay ve güneşin safhalarında özel törenler yapılır.
l Kimsenin inancının kesin ve doğru olduğu söylenemez ve herkesin kendine en yakın yolu seçme özgürlüğü vardır. Paganizmde özgür düşünce desteklenirken, yaratıcı zeka kutsanır. l Paganizm anti-merkezci, anti-hiyerarşik ve bir dogmalar silsilesini kural olarak dayatmayan bir inanç biçimidir. (Bunun tartışılmaya açık olmaması (söylemin) da neticede dogmadır, diğer dinlerin .Böyle olmadığı vurgusunu örtülü olarak yapıyor. – Anti-merkezci den kasıt nedir? Anarşist? Komün yaşamı? Yerel yönetim? Yada ?– Anti hiyerarşi yukarıda değindik)
l Pagan inancında dünya, varsayılan bir cennetin gölgesinde değildir. Dünya kutsaldır. İyilik ve kötülük kutuplaştırılarak birbirlerinden ayrılmaz. Kadın ve erkek eşit ve dengededir. (Panteizmin doğal bir neticesi iyi ve kötünün manasını kaybetmesi )

l Tanrıça ve Tanrı kavramı kutsal gerçekliğin bir ifadesidir, ikisinden birinin üstünlüğü söz konusu değildir. l Pagan ahlakı 'Ne istersen yap, ama kimseyi incitme' sözü üzerine kurulur. Her bireyin etrafını kuşatan doğadan ve diğerlerinden sorumlu olduğunu söyler. Doğa ve diğer insanlar ile bir ahenk içinde olunmalıdır. (İncitmemek paganizmin tekelinde olan bir şey değil, ne istersen yap çok açık bir kavram – yaptığımız her şeyle bir başka şeyi etkileriz)

MİNE AKVERDİ

Ek olarak

İnsanı bir noktada , ölümün gölgesinde yaşayan insanı bir var oluş gayesi aramasından uzak tutamazsınız. İnsan anlamlandırmak, manalandırmak ister. Yaşamı ve yaşamını sorgular. Kimi zaman bunu, doğru yaşayıp yaşamadığı kimi de iyi yaşayıp yaşamadığı üzerinden yapar. Elindekiler (ailesi, sahip olduğu malı, düşünceleri, inançları) üzerinden hayatını değerli kılmak ister. İnsan bir tırtıl gibi ya da bir yaprak gibi hayata bakamaz. Bu yüzden kendini doğanın bir parçası olarak görse dahi doğa ile yetinmez tanrıları, tanrıçaları yedekte tutar. Tanrıları göz ardı etsede ruhlarla bağ kurabileceğini, atalarıyla konuşabileceğini, bedensiz varlık olabileceğini (her şey doğa iken nasıl oluyorsa) kabul eder.

Bununlada yetinmez iyi ile kötü arasında bir fark olmadığını söylerken, doğanın her zaman bir düzeni kendi içinde oluşturacağını söylerken baştan bazı şeyleri redederek , dışarıda bırakarak gene değerler sistemi oluşturur.

Paganizmin temsil ettiği inanışlara ilkel denmesinin mantığı buradır. Madde ötesi bir dünyanın olabileceğine inanırken ama bunu temellendirecek kozmolojiye sahip değildir. Dünyanın var oluşu, ölüm sonrası üzerine tasarımları kavimler/milletler arası ilişkilerin etkileşimleri ile gelişir çoğu zaman. Çoğu kez birbirlerinin tanrılarını/tanrıçalarını/efsanelerini birbirlerine eklemlerler.

Bugün ise görebildiğimiz kadarıyla spriltürel çalışmalar adı altında yapılan bir çok pagan kökenli çalışma bütüncül açıklama ihtiyacını uzak doğu dinleri üzerinden yapmaktalar.

Kozmolojisi ve insani değerlere bakışını Hüseyin Bey gayet güzel yazmışlar, bu konuya girmiyoruz

26 Temmuz 2009 Pazar

Barışa niyetli olmak?

Barış tartışmalarında akla sığmayan bir garplik var. Barışa taraf olanları dinlediğinizde gariplik daha da artıyor. Söylenenler bir bilek görüşüne dönüşmeye meyilli.

Önyargılarımız ve sorularımız :

Barışa niyetli olmak, barışta yapacak işleri olmak demek değil midir? Bünyelerin barışta yaşayabilmeye, çalışarak kazanmaya, emek vererek yaşamaya niyeti olmalı. Nefretle komşusuna silah çekenin ne kadar barışta yaşamaya niyeti olabilir yahut rehabilte edilebilirler mi?

Evet insanlığa hiç birimiz ehil değiliz. Önyargılarımız var ve onlarla oturuyoruz konuşmaya. Konuşulanlar ise barış adınaysa, konuşanlar bu konularda kendilerini yetkili görüyorlarsa onlardan insani bir bakış beklenir herşeye rağmen ; sürdürülebilir bir barış için en azından.

Barışa taraf olanlar ? Biri son derece ketum. Kimsenin aklına gelmemiş, gelemeyecek bir çözümü bulmuşda, üzerinde çalışır gibi. Sızdırılanlar ile, verilen demeçlerle birlikte bir yarışın tarafı oluvermiş çoktan.

Diğeri saydam bir kimliğin arkasında barışın altına bir isim yazma derdinde gibi gözüküyor. Adına ve aklına arasıra gelen sol kimliğine inat emir komuta zinciri içersinde gözünü kendince bir bilene takmış, umut tacirliği yapıyor.

Kendini sol olarak tanımlayan bir partinin (öyle olduğunu varsayarak) kendi bölgesindeki sosyal yapıyı kendi retoriğine uygun olarak tarihselci bir gelişme içine oturtma ufku var mıdır? sorusunu sorabilmek ise bir başka bahara kalıyor. Ki kör gözün parmağına, töre cinayetlerinden şiddete kadar bölgede yaşanan her sorunda bu sosyal yapının gölgesi vardır.

Ya geri dönecekler için düşünülenler : Tarihsel gelişimin penceresini bir an ödünç alalım ve hayal edelim, ( eğer tarım, küçük ölçeklli el sanatları, sanayi ile refah getirme/kalkınma çabası için) tarım ya da fabrika işçisi olarak düşünebiliyor muyuz? Ya da kurallara uyan bir müteşebis (Eski alışkanlıkların devamı ile yeni suç örgütlerine dönüşmeyi düşünmek istemiyorum bile) Uyum, çalışma arzusu, niyetine sahipler mi acaba?

Adayı muhatap almak bir şehit ailesinin( ki bir tarafta onlardır, kimse dikkate almasada) penceresinden rencide edicidir. Bizim içinde öyle. Bu kadar insanın tv ve filoloji için mi öldüğü sorusu ortadadır. Komşusunu rencide ederek bir şavaşı aklama ve barış sever gözükme ne kadar tutarlıdır.

Barış için dayatma, bir kişiyi öne çıkarırak onu aklamaya çabalamak ne kadar barışseverliktir , barışa niyetli olmak mıdır?

Filoloji ? Yazılı edebiyata ihtiyaç var sanırız. Belki bir miktar sözlü edebiyat dikate alınırsa da esasen filoloji için, yazılı edebiyat, şiir , yerleşiklik, emek, çaba, uykusuz geceler, insanlık derdi, (her zaman gerekli olmasada çoğu zaman) yıllar boyu eğitim gerekmez mi? Evet bir adı filoloji olacak, bir enstitü için belki yıllar sonra ilk biz kurduk gururu için bir dayanak olabilir.

Barış için emek lazım, barışta yaşayabilmek için ise daha çok emek, niyet

Notlar II

notlara devam :

Olduğun gibi görün/göründüğün gibi ol.

Olduğun gibi görün, kendini başka türlü, olduğundan farklı göstermeye çalışma, riyaya girme. Kendini dönüş, tanıma gayreti , kabullenme. Fakat burada bırakmıyor. İnsan sadece kötü yönleri ile insanlar arasında tanınmaz, insanlar iyi yönleri görür söyler, bunun için :

Göründüğü gibi ol, insanlar seni nasıl tanıyorsa (tabii iyi yönleri ile; kötü tanıyorsa kötülüğe devam et ruhuna aykırı) tanıdıkları şekilde yaşamaya çalış. Bir evelki cümledeki olumsuzluk burda yok. Burda bir iyiye yöneliş var.

İlk cümlenin içine kötülüğünü gizlememe manasıda girer. Melami bir tavırda var

Kendi hakikatine açık oluş.

Gündelik yaşam için bir pratik bir öğüt. Akılda kalır, kısa ve öz. Burda iyiye yöneliş insanla, insan içinde, münvezi bir yaşam neticesi değil. Bütün münveziliği öğütleyen ekollardan ayrılan ve öne çıkan bir yönü. Yalnızlık? evet bazen kendini gözden geçirmek için, nefes almak, hayat için güç toplamak için bir süreliğine köşeye çekiliş belki.

Yorum üzerine : Metafizik (M.Arabi Hz. ve takipçileri bağlamında) üzerine batini dünya için akıl yürütmeler, keşiflerin yeri nereye kadar ? Ya da gerçekten işin içinde olmalı mı?

Evvela şunu söylemek en kolayı gündelik yaşamı donuklaştırmayan, kriterler koymayan bir yapıya ihtiyaç var, şimdiye kadar yazdıklarımız üzerinden gidersek. Bakışı göklerden, insana çeviren bir bakışa ihtiyaç var. Fakat burda yorumun (/tevillerin) tamamen dışlanmasıda pek mümkün değil. Galiba tevillerin nereden durularak değerlendirilmesi önemli. Hayatı içinden bakarak ? ? belki- İslah evet astrologçu, numerologçu , ebcedci ve hatta enerjici tavırların dışında bir metafizik tavır.

şimdilik bu kadar

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Notlar

Ritüel pratik, yorum, gündelik yaşam

Aslında birbirlerinden çok da bağımsız alanlar değil. Bir iç içelik var. Ama üzerinde düşenebilmek açısında galiba böylesi daha kolay.

Ritüel pratiğin aktarılmasında bazı problemler olmasına rağmen en korunaklı alan her şeye rağmen. Ritüel pratiğin aktarılması, kitabi ve sözlü oldukça sağlam.

Bu sağlam aktarımın bir neticesi belkide gündelik yaşam sorunsuz. İnsani ilişkiler, sosyallik biraz kitabi , biraz görerek duyarak mümkün olduğu kadar kayıpsız ilerleyebiliyor.

Yorum sorunlu alan. Yorumun sezgisel tavrının katılaşması, donuklaşması, doktirinleşmesi neticesine gündelik yaşama yansıması tehlikesi var.

Sezgisel tavır/(akıl?) ? Hayatın katı çizgilerle çizilip üzerinde katı neticeler varılamayacak olması (? bizce)(Mesnev-i Şerifteki hikayelerden yola çıkarak ) Bir aslan aklı başında cebri savunurken pekala kuyuya yuvarlanırken zalim olabiliyor. Bir fakir bedevi çölde karısıylen konuşurken çeşitli karakterlere bürünebiliyor. Tam bir karakter çizip zihninizde canlandırdığınızda bambaşka bir yönüyle karşınıza çıkıyor; uysal eşini seven bir koca olabiliyor, kanantkar bir insan olabiliyor ya da sert bir koca. Gene padişahın huzuruna bir fakir olarak çıkıyor kah, bir salik olup kurtuluş peşine düşebiliyor kah. İnsanları ve dolayısıyla onlar üzerinden hayatın zaptedilip anlaşılması bitmiyor. Yorumun doktirinleşmesi ise bu bakışın teviller yoluyla bir neticeye bağlanması oluyor. Eğer yorumun açıklığı/kapalılığı üzerinde bir tartışma varsa , bu gerçekten hassas bir başlangıç noktası

Gene arslanla orman hayvanlarının, bedevi ile karısının sohbetleri, oniki krala verilen öğütlerin zıtlığı üzerinden giden tartışmların yapılış şekli, dialektikliği ile meselelere yaklaşımı belki bir ikinci kanıt olabilir konu için. ( Şaşı çırağa verilen öğüt? zıtların birliği)

Sanırım, galiba..

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Eski bir yara



Eski bir dert

Çoook eski bir yara

Kabilin

Sokaklarında Kabil

Habil adına ne varsa, peşinde


Kabilin ufkunda Habil

Ve Habile sırtını dönmüş bir Kabil

18 Temmuz 2009 Cumartesi

İyi yaşamak nedir?

Mümkün olduğunca tüketebilmek, imkanların tükenmeyeceğinden emin olarak tüketebilmek mümkün olsaydı bu iyi yaşam olur muydu?


İyi yaşamak deyiyince tüketebilmek üzerinden iyi yaşayabilme anlayışı ilk akla gelen ama hiç bir zamanda tam olarak içe sinmeyen bir cevap. Cevabın insanın içsel huzurunu sağlamaya yeterli olmadığı düşüncesinin arkasından amaları getitiyor.

Parayla saadet olmaz diyenlere verilen ilk cevap olan parasızda saadet olmaz saadeti paraya bağlamaya yetmiyor. En fazla ihtiyaçların karşılanamaması üzerine duyulan huzursuluğa işaret ediyor. Burada sorular çok - ihtiyaçların seviyesi , tüketekim alışkanlıkları, bağımlılıkları üzerinden açılıp incelemeye müsait. Bu haliyle bile bu noktada insanın insanlığına kattığı bir artıdan bahsetmek zor. İlkel, duygusuz, mekanik insan seviyesindeyiz soruların baktığı noktada.

Dönüyor dolaşıyor bir ikili ayrıma varıyoruz. Hayatın(ın) bir manası gayesi olduğu, hakikat derdi ile imkanlar dahilinde maksimum miktarda tüketebilme seçeneklerinden birine varıyoruz. Tüketim çıkışlı seçim bile kültür, düşünce üzerinden de giderek, koleksiyenerlik mantığı ile daha çok sahip olabilmek , daha çok bilmek üzerinden tüketim seçeneğine varabiliyor.

Tüketimi dışlayan yada yeterli bulmayan cevabın maddi imkansızlıktan dolayı iyi yaşayamayorum diyenlere bir teselliden öte iyi yaşamanın içsel yönünün olduğunu ispatlayabiliyor olabilmesi gerekiyor. Fakir ile zengin arasında iyi yaşa(yabilme) imkanını ortadan kaldıran tüketme anlayışı adil bir bakış vermiyor.


İyi yaşama ve insanlık ?


İhtiyaçlarını giderememek açısından baktığımızda bu insan için bir sıkıntı olabilir ama bunu iyi yaşayamama olarak anlayabilir miyiz?

Tüketmeme ve tüketememe arasındaki bir diğer ayrım insanın tüketme ihtiyacının sınırının olmamaması. Zenginden daha zengini bulunacağı ve her zaman nispi olarak bir başkasına göre daha fakir olmanın her zaman mümkün olacağı.

İlk baştaki soruya geri dönersek , iyi yaşamak bugün çoğunlukla anlaşıldığı gibi tüketmek midir? Yoksa bu hayattan zevk almak mıdır? Ya da ..

Hayattan zevk alma ? Daha incelikli bir kavram kişiye göre değişen bir bireysellik içeriyor. Kültür üzerinden zevk alma, düşünebilme ; adrenalin bağımlılığı yapan sporlara düşkünlük; yeme içme gibi farklı şeyleri sayabiliriz.

İyi yaşamak insanlık , insan gibi yaşayabilmenin huzuru, mağrurluğu ? Meditasyon neticesinde oluşmuş bir farkındalık ve sükun değil. Hayatın içinde adil olmaya çalışan, yanılan , pişman olabilen insanın kendindeliği, bakışı.

İyi yaşamak insanlığımızla yaşyabilmek,İnsanlıkla yaşamanın verdiği huzur ile yaşayabilmek açısından herkes için eşit ve adil bir cevap . Bireyselliklerini yaşarken ortak bir noktadan, kriteden iyi yaşanabileceği

İyi yaşadım demek, diyebilmek geçmişle ilgili bir tespit. İyi yaşama isteği ise içine iyi yaşama ile ilgili iyi kötü kriterleride barındıran bir gelecek beklentisi. İyi yaşama ile, ihtiyaçlarını sıkıntıya düşmeden giderebilme arzusu çoğu yerde birbirine karışıyor bazende iç içe geçiyor (insan daha ne ister gibi).

İyi yaşayabildim sorusu soran için bir hayat muhasebesi, hayatı anlamladırmayada, sorgulamayada dönüşebilir. Neyim, nereye gidiyorum, ne yapmalıyım. Başkalarıyla karşılaştırma.

10 Temmuz 2009 Cuma

Nefes - Tevâfuken

Kapıları örttüm

Perdeleri çektim

Kendimleyim

Kendimdeyim

Bir ferah kokunun

Bir ferahfezanın peşindeyim

( Hal yolundan bizden evvel geçmiş beenmaya nın güzel yazısı ile )