27 Şubat 2009 Cuma

Sürgündeki Raskolnikov - Kültürü yeşertmek

Sürgündeki Raskolnikov bizim. Köşesinde, pişmanlığıyla çilesini çekeni, ayağa kalktığında tutmak bizim işimiz.

Tavrımız Harici değil ki hatalıları hariçte bırakalım.

***

Bizim mahallemiz bize göre en güzeli de, öteki mahalleler sahiplerine göre de kendilerinki öyle. Hz. Mevlana, Yunus bizim ama bir o kadarda Dostoyevskide bizim. İnsanın yaratığı her kültürde insandan bir iz var. Hz. Mevlana okumamak nasıl bir eksiklilse, Dostoyevskiden bihaber olmakda bir eksiklik. Yalnız şu kabul edilebilir, biryerden bakmak zorunluluğu. Bizi biz yapan şeyler, dünyayı algılayışımızı sağlayan önyargılar olmak zorunda. Tabi sorgulanmak hayata dönüşmek koşuluyla.

Kültür bir elbise değil; giyinilip, çıkarılan. Sabırla, yaşayarak, geçmişle olan bağımızı bugüne dökerek yaşanan, geleceğe kalacak olan. Bir günde öğrenilip para kazandıran şarkılar değil. Yada herkesin okuduğu, bir iki sene sonra kimsenin hatırlamayacağı kitaplarda değil. Kültür anlık beğenilerin alanı değil; kalacak olanın, insana ait olanın alanı.

26 Şubat 2009 Perşembe

Ev ödevi

Şükür sessizlik bozuldu ve bir ev ödevi geldi :))

Bize düşen, insanlığın dayanışmasını, kültürünü yeşertmek



Harici bir gazelden kaçmak, insanlığın dışına kimseyi atmamak.

Hatalar karşısında Gece gibi örtücü ol, - yanılabilir insanın önünde eğilmekse, aynı zamanda kendi hatalarının bağışlanmasını dilemek. Hatada kaybolmuş olanında insan olduğunu hatırlıyarak onuda ayakta tutmak

Peki hata yüzünden psikolojisi bozulmuş, şirazesinden çıkmış olana ne yapmalı?
Kendi haline bırakmak en büyük ceza belki, sarsmak ? belki -ama bunun da ölçüsü zor. Korkumuz haddi aşmak.

Dayanışma : Toplum olmanın, birlikte olmanın manası; hesapsız-kitapsız. Hesapsız kitapsız olamama sevgisizliğimizin sebebi. Hayat gailesi yüzünden yorulmuş ruhlarımız bazen diğer insanları kaldırmıyor. Bazen çekilmek, dinlenmek gerekiyor.

Dayanışma dinlerin, toplumların, renklerin tüm ayrımların ortadan kaldırılmasını amaçlayan insani bir istek. Karşındakini kendine denk gören insanın gayreti yada denklik/farklılık problemini bırakmış.

25 Şubat 2009 Çarşamba

Ben bu sorumluluğu alamam

Ben bu sorumluluğu alamam .

Eğer bir şeyi sırf sorumluluk olarak görüyorsak o bize yabancıdır hala. Kurduğumuz bağ gevşek kalmak zorunda hissiyatındayızdır. Kurmadığımız bağ üzerinden alacaklarımızın, vereceklerimizin hesabındayızdır. Bir cari hesaptır bizim için henüz. Razılık, rıza hesap kitap işini geçmiş olmaktır yada buralara hiç uğramamış olmaktır.

Bir bahçenin kapısını tıklatan yabancıya sorar ev sahibi :

-Kimsin ?
-Benim?
-Biraz dolaş
-Kimsin?
-Senim
-Buyur gir *


* Mesnevideki bir hikayeden kısaltılarak

22 Şubat 2009 Pazar

Vasat insan

Ortalama insan ile ortalamayı arayan insan arasında fark var; her ikisinin bir arada olabilmesi mümkün paranteziyle. Biri dünün getirdiği ile hayata karşı koyar, bir diğeri yaptığı herşeyde orta yolu arar. Birinin derdi medarı maişet motorunu batırmamak, motora su dolmasına engel olmak; diğerinin derdi ortalamayı korumak , aşırılılıklardan kaçmaktır.

Neden vasat insan sorusu, nerede vasat olmalı insan sorusu kadar açıklamayı kolaylaştırıcı değil. Cevap hayatın içinde olmalı, aşırılılıklardan uzak olmak, aşırılığa kapılıp bulunduğu anı kaybetmemek derdinde olmalı.

Referans noktasında bugününün vasat insanın bir problemi var. Batının ışığıyla aydınlanmak, doğunun gölgesinde serinlemek, huzur bulmak. Problem yüzelli yıllık maceramızda saklı. Kantarın topuzunu kaçırıp kendini tümden bunlardan birine adayanlarımız da oldu. Kimi kimliksiz (bu kelime tam oturmadı- düzeltilmeye ihtiyacı olan bir kelime, belki geçmişsiz daha iyi olur yada eğreti, henüz oturmamış bir geleneğe sahip olmak) oldu, kimi dünyaya gidişata gözlerini yummuş; vasat olmanın güzeliğinden, hayattan habersiz .

Kimileri için doğu uzak oldu, geçmişle bağları kalmamış`, bugünün pratiğine dökülmeyecek kıvamdaki bir mazi manasıyla ; kimleri için uzak doğu, günün dinlenmeye ayrılmış kısımlarında yapılacak gevşeme pratikleri.

Doğuyu sahiplenenler arasında onunla hayattan inzivaya çekilenler de oldu, alışverişte kullananlar da. Zoru çok az kişiye nasip oldu hayatın içinde, hakkaniyet, adalet derdiyle birlikte bir köşede, hayatla yoğrulmak.

Üzerinde düşünülmesi gereken konulardan biri daha - vasat insan, kısık ateşteki tencerelerin arasına bırakıyoruz, konu hakkındaki önyargılarımızı ilk yazma denememiz ile - ilerde gözden geçirmek niyetiyle

18 Şubat 2009 Çarşamba

Özgürlüğümüz

Bir ucundan tutmak, bir ucuna yapışık kalmak. Hayvanları sevelim, doğru sevelim; doğayı koruayalım haklısınız korumak lazım.

Bir çok konuda hayatı bir ucundan tutarak yaşıyoruz. Doğru olduğunu düşündüğümüz şeyleri onaylayıp başka bir yöne çeviriyoruz yüzümüzü. Vaktimiz yok, olduğunda ise içimizde istek yok. Sorumluluk alamamak, sorumlu olmaktan kormak, sıkılıvermek. Hayatını bir şeyler vakfetedeni alkışlıyoruz, özeniyoruz, işte bu diyoruz ; hadi sende bir ucundan tutuver dendiğinde ama özgürlüğümüz, hayatımız ne olacaklarla ayak sürümeye başlıyoruz.

Rüzgarda savrulan hayatlarımız bizim dışımızda planlanıyor, biz ise ona uyuyoruz. Bizim olan ne ? Bir konuda derinleşebilmek, bir şeylerin sorumluluğunu isteyerek alabilmek. Bir çiçeği sulamak, toprağını havalandırmak, solucanlarını temizlemek ; bir köpeği her gün işemeye götürmek , pisliğini ortada bırakmamak ; bir gün kapıyı çekip gideceğini bilerek, uykusuz kalarak, altını temizleyerek, her türlü cefasına katlanarak bir çocuk büyütmek, bir çocuğun sorumluluğunu almak, alabilmek. Ve bu cefalardan beslenerek büyümek.

13 Şubat 2009 Cuma

Kimbilir ?

Kendinden kurtuluş, bir başkasının ruhuna abanmak mıdır; kendi içindeki öze, iyiye dönüp bakmak mıdır? Ezici bir sıkıntı içersinde günlerimizi tüketiğimiz dikkate alınırsa kendinden kurtulmak mantıksız gibi gelmiyor. Dostluk, sevgi bir kendini unutuş başkasının yüzüne dönüş müdür yoksa? Peki neden unutuş mutlu eder insanı? bu kadar mı sıkıntılıdır insan? Yoksa bu unutuş başka bir şeye bir umuda mı dönüştür, yada ebedi bir iyiliğe göz kırpmış mıdır? başkasının gözlerinden kendi ruhuna bakış mıdır ? tüm yalanları inanılır, bütün aptallıkları yapılabilir kılan. Kimbilir :))

4 Şubat 2009 Çarşamba

Kapıldım gidiyorum mim rüzgarında

Fulya Hn. sağolsunlar, her zamanki nezaketleriyle, bizide bu mim rüzgarına katmışlar. Bu blog adetinden bizde nasibimiz almış olduk. İlk aklımıza gelenler herhalde doğrudur mantığı ile :))


Sizi en çok üzecek olay
?
Yakınlarımı kaybetmek yada onların kendilerini kaybedip, kendilerine ve çevrelerine zarar vermeleri.

Nerede yaşamak isterdiniz?
Boğazda herhangi bir yerde :) Bir türbede türbedarlık bile olabilir aslında güzelde olurdu :))sakin, saaakin.

Yaşayabileceğiniz en mutlu an?
1988 yazı sanırım

Hangi hataları hoşgörüyle karşılayabilirsiniz?
Çocuklara verilen zarar dışında hepsi olabilir.

En sevdiğiniz erkek karakter?
Forrest Gump da Tom Hanks ın oynadığı karakter :)

En sevdiğiniz kadın karakter?
Düşündüm düşündüm , Selvi Boylu Al Yazmalımdaki Türkan Şorayın oynadığı karakter

Tarihteki favori kahramanlarınız?
Şems-i Tebrizi

Gerçek hayattaki favori kahramanlarınız?
Babam, Kardeşim, Abdülbaki Gölpınarlı, Hüseyin Salim Saraçer

En sevdiğiniz ressam?
Van Gogh

En sevdiğiniz müzisyen?
Cem Karaca, Melihat Gülses, Niyazi Sayın, Kudsi Erguner, Dede Efendi, Fikret Kızılok, Kani Karaca, Müzeyyen Senar, Şefika Kutluer, Mazhar Fuat Özkan

Bir erkekte en çok beğendiğiniz özellik?
İnsanlık

Bir kadında en çok beğendiğiniz özellik?
İnsanlık

En sevdiğiniz erdem?
Hakikat derdi, devamlı kendini didiklemek

Yapmaktan en mutlu olduğunuz iş?
Sohbet , dostlarla beraber olmak

Kimin yerinde olmak isterdiniz?
Hüsamettin Çelebi :) Hz. Pirin dizin dibinde Mesnevi yazmak ne güzel olurdu

Arkadaşlarınızda hangi özelliklerin olmasını istersiniz?
Neşeli ,konuşkan,hoşsobet olmaları; ufuk açmaları


Kendinizde gördüğünüz en temel eksiklik?
Tepki vermekde geç kalmak

Hayatınızın en büyük şanssızlığı?
Hemofili olmak.


En sevdiğiniz renk?
Sarı Kırmızı , tabii ki yan yanaa:))


En sevdiğiniz çiçek?
Papatya diyelim, hep ayakaltında ezilen ama her daim canlı


En sevdiğiniz kuş?
Martı ilk aklıma gelen , denizi çağrıştırdığı için belkide.

En sevdiğiniz yazar?
Dostoyevski

En sevdiğiniz şair?
Atilla İlhan diyelim

Tarihte en sevmediğiniz karakter?
Hitler,Arabistanlı Lawrence

En çok isteyeceğiniz özellik?
Başa gelen herşeye eyvallah diyebilmek

Nasıl ölmek isterdiniz?
Bir yeşillikte, sırtını bir ağaca dayayarak ve tamamen farkında; yada herhangi bir yerde ferah feza çalarken :)

Hayattaki sloganınız?
Eskiden to be a rock not to roll - Lep Zeppelin- Straway to Heavenın muhteşem finali. Artık bir sloganım yok.


Şu anki ruh haliniz?
Sakin ve biraz kırgın

Selam ile

3 Şubat 2009 Salı

İlkeler üzerine

Hayatı yakalayacak , yanılmazlığı sağlıyacak ilkeler varmıdır, yada her olaya her şart uygulanabilecek olanlar?

İlkeler muhakeme ile hakikate tutunur. Birbirine zıt sonuçlar, hakikatler doğurabilecek ilkeler olabilir. Farklı muhakemeler farklı sonuçlar ortaya çıkarabilir. O zaman çare hakikate bakmak olmalı galiba. Farklı hakikatler arasında önceliği olanlar ilkeleri belirler. Örneğin bir öksüzün gözyaşı diğer bütün hakikatlerle karşılaştırıldığında hepsinine önüne geçen, ilkelerini kendi başına koyan bir hakikattir.