22 Eylül 2008 Pazartesi

Boşluğa konuşmalar

Boşluğa konuşmalar

Söyediğimiz sözler ne kadar yerine gidiyor? onlardan bir iz kalıyor mu? bilmiyorum

Tepkiyle, dirençle yada umursamazlıkla karşılanan sözlerin bir başkasıyla konuşulduğunda kullanıldığını ve o zaman içselleştirildiğini düşünüyorum. Söylenen her sözün uzayda kaybolmadığı yolundaki efsaneyi bir kenara bırakacak olursak bu söylenen sözün (okunan yazının) insanları bir şekilde etkilediği anlamına gelir.

Peki tepki, direnç nesi? Tepki muhtemelen muhatabın gördüğü kişiye direnci. Muhatabın karşındakine verdiği değer hastalık, yaşlılık, parasızlık vs vs değersizlikle alakalı olabilr. Yada kendisiyle karşılştırdığında nispeten aşağıda bulması. Sultan Veled Hz. lerinin Şems Hz. lerini bir yabancıyla satranç oynaken bulması menkıbesindeki gibi nefs bir değer (sizlik) biçer karşındakine.

Ney çalan insanlar az çok birbirine benzer, gitar çalanlar gibi belli bir gözden bakar dünyaya. Bir müzik aleti insanı bir renge boyayabiliyorsa , insan niye boyamasın.

Bir başka sohbette malzeme olacak fikirler aranırkan eskiden söylenmiş ve değer verilmemiş sözlerde çıka gelir. Haklı olma gayreti, sohbeti sürdürme gayretimidir bilmiyorum ama o aşamada bu sözler bizim olur.

Zanediyorum ki her sözün bu yüzden bir vebali vardır.

20 Eylül 2008 Cumartesi

Suskunluğum

Gecedeyim,

Yağmurlu bir gecede,

Dayak yemiş

Ve kapının önüne atılmış.

Bilirim, bilirsin burda olduğumu

Suskunluğum, huzurum bundandır

19 Eylül 2008 Cuma

Haklı olma derdi / Hakikat derdi

Eleşiri aklın bir ürünü, var olana muhalif olma durumu.

Eleştririden maksat hakikat derdi midir? yoksa bir şey söyliyeyim, burada olduğum anlaşılsın mıdır ? yada taşı gediğine koyayımda insanlar aklıma hayran kalsın mıdır? anlamak zor. Hele karşınızdakini tanımıyorsanız.

Bazen içiçe girdiğide olur gibi geliyor. Yani bir hakikat derdine sahip biri aklındanda gurur duyabilir. Kaygan bir zemin. Lakin neticede biri ağır basar. Eleştiri alışkanlığındaki tavır kendini gösteririr. Haklı olma derdiyle , hakikat derdi birbinden farklı şeyler. Farklı dünya bakışları. Haklı olma içinde bir iddia var, var olma iddiası. İlla ki hakikat derdinin içinde de bir haklı olma isteği var ama bu istek bir inat şeklini almaz.

Eğer bir yarışma jürisi değilseniz, sizi her şeye bir kusur bulasanız diye oraya oturtmadıysalar, hakikat derdine sahip olmak gibi şansınız vardır. Eleştirinin içindeki iddia kişselleşmişse ve ısrara dönüşmüşse gene bir akıl ürünüdür ama içinde hakikat derdi yoktur. Çoğu zaman ilk hükme takılı kalır. Belkide hakikat derdi her zaman o anki hükmü didikleyebilmektir.

İddiaya ne kadar sahip çıkılır, bir başka akıl karşısında kendini sınar mı? Yoksa ona sahip çıkılır, sıkı sıkı sarılınır mı?

Hakikat derdi olan bildiklerini ortaya kor, eğer karşı çıkan olmazsa o kurcalar; bilidiklerine karşı mesafelidir; yada gererktiğinde karşı akılla , kendi fikrini aynı hizaya çekerek karşılaştırır. Tavrı eşikte duranın halidir.

Akla güvenmemek ama akılıda bırakmamak, kullanmak; verdiği hükmünde yanılabilir olduğunu kabul etmek.

Bir de eleştiri adabı var. Rencide etmeden, kişiliğine dokunduğunu farkettiğinde tadında bırakmak, bazen bildiğini söyleyip çekilmek yada susmak.

11 Eylül 2008 Perşembe

Seni anlıyorum

Seni anlıyorum, nasıl? gerçekten mi?

Bir sohbet etmeden, yemek yemeden, dar zamanları paylaşmadan mı anlıyorsun?

Bende gördüğün görmek istediğin mi? görmeyi tercih ettiğin mi? Başka bir şey görebilmeye cesaretin olup olmadığını sınadın mı?

Seni anlıyorum; dar , nefes almayan kalıplarla mı ölçtün anlıyorsun?

Seni anlıyorum bir temenni bir geçiştirme ifadesi mi? tamam anladım, daha fazla uzatma mı? dinlemeyi bir amayla kesmek için bir çaba mı?

Hayırlısı,