30 Ocak 2012 Pazartesi

Karda yürümek zordur


"Onlar, biz evlerimizde sıcacık otururken, gece başımızı yumuşak yastığımıza dayayıp uyurken, bu soğuklarda dışarıda yaşam savaşı veriyorlar. Çoğumuz onları yiyecek ararken ya da soğuktan sığınacak küçücük bir köşe kollarken fark ediyoruz. Fakat onları fark etmeyenlerimiz, yanlarından öylece yürüyüp gidenlerimiz veya onları hiç umursamadan yoluna devam edenlerimiz de mevcut, sanki görünmezlermiş gibi... Ama onlar tıpkı bizim gibi üşüyorlar, acıkıyorlar ve konuşamıyorlar. Biz karnımız tok sıcak yataklarımızda yatarken, onların aç bilaç soğuk kaldırımlarda titremeleri sizce adil olur mu? Lütfen dışarıda bu kar kıyamet varken, evden kalan yemek artıklarınızı çöpe atmayın! Kapınızın, bir parkın, ormanlık alanlara yakınsanız uygun yerlere bırakın. Hayvanlar çok aç, normalde mama dağıtımı yapan bir çok gönüllü yollar kapalı vb nedenlerle bir çok yere ulaşamıyor. Hatta imkanınız varsa bahçe kapınızı / depo / garaj kapınızı açık bırakın - en azından geceleri sığınabilecekleri bir yerleri olsun! Çünkü bunu yapmak için "hayvan sever" olmak gerekmiyor, "insan" olmak yeterli!"

Kaynak:
http://www.facebook.com/#!/media/set/?set=a.10150560668189182.415891.180936529181&type=3


Sefika Kutluer - Pavane po.50 ile ediker18

26 Ocak 2012 Perşembe

Çeşmi Siyah

gece, çeşm-i siyaha düşen kirpiklerindendir

yüce dağların puslu yolları canın derdindendir


17 Ocak 2012 Salı

Seçkinci Kültürel Bakış??

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1075706&Yazar=EZGI-BASARAN&CategoryID=98

Beşir Ayvazoğlu'nun röportajı kitle kültürü/halk kültürü ile yüksek kültür diye isimlendirilen kültür üzerinden yürütülen tarışmaları hatırlattı. Beşir Ayvazoğlu, ya şehire gelenlerin bir kültürel geçmişlerinin olmadığına inanıyor ya da bu kültürle şehirde (/burjuva(?)) üretilen kültür arasında bir hiyerarşi kurmakta.

Yazarın seçkincilikle suçlandığı kesimin halk müziğine olan aşinalığını, emeğini görmezden gelmemek lazım. Bugün klasik Türk Müziği diye adlandırılan müziğe Bizans Müziği diyenler de olmasına rağmen, içlerinde bu müziğe saygıyla yaklaşanların sayısı oldukça kabarıktır. Gerek yerli senfonik eserler, gerek Anadolu Rock ve hatta hafif müzik bu kaynakla uzun süre ilinti olmuştur. Ya bu kültürlerin arasındaki geçişkenlikler? Fuzuli okuyan Kazancı Bedih'i nereye koyacağız? Aruzla yazılmış Halk Türküleri ya da makamlı türküler? Kentte yetişmesi düşünülen yeni burjuvalar bunlara sırt mı dönecek?

Sanat hakkında malumat sahibi olmak güzel de bu bir seyircilik vasfı nihayetinde. Ama sanatla uğraşmanın gayesi amatörce olsa bir şeyler yapabilmek olmalı  ve aynı zamanda, bir müzik aleti çalmak, çalan şarkıya eşlik edebilmek de olsa gerek. Yazar tarafından burjuvaya yüklenen misyon sanat eserinden anlamak, konsere gitmek, hat/tezhip satın alarak sanatçının yaşamasına imkan tanımaktan öteye gitmiyor.

Seçkincilik eleştirisi bir başka seçkinci bakıştan yapılıyor gibi duruyor.