Aşk cinayetlerinde bir artış var. Bir yerde sorun olmalı.
Karşılıksız aşkları gençler kaldıramıyor. Sadece gençler mi? Orta yaşlılar da var -aşk yüzünden, boşanmış eşin "hayır!"ından şiddete meyledenler. Bir yerde hata var.
Kafasında kurguladığı bir gelecek planını kendisi için tek seçenek olarak görmek, ona tutunmak; gerçekleşmemesini varlığının reddi olarak anlamak ya da aşağılanma olarak kabul etmek ve onla başedememek ?
Ân'ı yaşama anlayışının başkalarından, geçmişinde elde etmiş olması gereken değerlerden, gelecekte yaşanabilecek olanlardan, öne çıkarak; adeta boşlukta, steril bir ân olarak ân'ı anlama ?
Karşılık bulamamanın ıstırabı, ağırlığı saygı duyulması gereken bir konu. Şiddete yönelme ise kabul edilir değil. Bir cinnet halinin, kaybolmanın neticesi gibi duruyor. "Hayır!"a rıza göster(e)memek, onu anlamdıramamak ya da.
"Hayır!"a hazırlıksız olmak? "Hayır!"ı yaşamamış, tecrübe etmemiş olmakla alakalı bir başedemeyiş, belki?
Biraz ukalâca bir cümle olacak farkındayım ama, "hayır!"a karşı koyabileceğimiz kültürel kodları bir yerden alamıyoruz artık, denilebilir mi?
devam edecek
4 yorum:
yazinin bir yerinde cinnetten bahsediyorsun, bende altini cizerek toplumsal cinnet derim.
Malesef gittikçe yayılıyor ve kanıksanıyor
İnsanlar artık karşılıksız aşkları sinelerine çekip, kendi aşkının ateşi ile yanmayı kaldıramıyorlar. Neden biliyor musunuz? Çünkü sistem sürekli "elini uzat ve al" "istediğin senin olmalı" gibi saçma sapan şeyler dolduruyor kulaklarımızdan içeriye. Bunu elbette tüketimi körüklemek için yapıyorlar ama sanırım mal ile insanı ayırdedemiyor bazılarının beyinleri. Bu nedenle ne olursa olsun benim olmalı, benim olmazsa kimsenin olmamalı mantığı hakim.
Yeni alışkanlıklar edindik. 80 sonrarı pompalanan tüketim toplumu alışkanlıkları her şey dümdüz etti. Basit bir kola bile hayatın tadı olarak sunuldu.
Yorumunu için teşekkürler efendim :)
Yorum Gönder