13 Nisan 2010 Salı

Korku, koşulsuzluk vs.

Koşulsuz iyilik ahlâkın insanda bir tabiat olması ile mümkün. Fakat insanın böyle bir noktada(bir dengede) sabit kalabilmesi mümkün değil. İçten gelen bir zorlama ile, yapamama halinde rahatsız olmakla, alışkanlıkla değil. (farkı ne?) İnsanlıkla, eşref-i mahlukatla fark da alışkanlıktan geçsede orada mekaniklikte kalamıyor. O halde terakkide yolcuk nereye ? Muhabbete mi?

Dinden amaç bu mudur emin değilim. Ama (en azından amaçlardan biri olarak) ahlâkın insanda bir tabiat olarak ortaya çıkmasını sağlamak olduğu söylenebilir. Bir tabiat olarak ortaya çıktığında ise devamlı olarak sorgulanan cennet için/cehennem için tartışması kendiliğinden son bulur gibi duruyor. Bu tartışmanın içeriğindeki riya kokusu, ve korkudan dolayı eylemek bir nebze ortadan kaybolur. Mekaniklik ise, bu noktada hâla cevap bekleyen bir soru.

Fakat (bir önceki paragrafla çelişerek) korkuyu tamamamen ortadan kaldırmakta (belki cezbe halinde anlık olarak dalmak?) bir eminlik işareti olduğundan mümkün değil bir yerden. Nefsin ortadan kalkmadığından hareketle sevilmememe korkusuna kadar rafineleşse de korku bağı hep var.

Neden bir tabiat olmalı sorusu da var sırada? Niçin korkuda kalamıyor da korkudan tabiate geçiyoruz? Sükûn ve teslimiyet ise bir cevap olarak durmuyor. (Belki bir netice)

Taslak

5 yorum:

JoA dedi ki...

dün benim adamla bu "tabiat" meselesi hakkında 3-5 kelam ettik. o önce "kader" diye açıkladığı bir şeyi, sonradan "yok yok, işin içinde irade yok, bu basbayağı erkeğin doğası" diye yorumladı. ben biraz bozuldum açıkçası. "doğa" deyip geçmek olmaz çünkü. ayrıca bana öyle geliyor ki insan doğası hep hataya meyillidir. dolayısıyla ahlak nasıl tabiat hâline gelir bilmem. gelemez belki de. hem belki irade bunun için yaratılmıştır. tabiata direnebilsin diye. hani nefis iyiyi emretmez derler ya. rené guénon ölmeden hemen önce "en-nefsu halas" demiş. tabiatın hataya eğilimli olduğunu düşünürsek, neden tabiat diye bir şeyin olduğu da daha anlaşılır hâle gelebilir mi? çok soru var, benim aklım yetmiyor. sevgiler...

Enis Diker dedi ki...

İnsanın tabiatını, iyiliği yaptıran tabiatı mekaniklikten kurtarmak lazım sanırım. İnsanlık o zaman bir makina dişlisinin ürettiği bir netice olmaktan çıkar galiba, insanlık diye bir şeyden bahsedeceksek.

sevgiler, saygılar :)

JoA dedi ki...

bilinçli iyilik? o zaman işin çığrından çıkma olasılığı da yüksek ama:) malûm, beşer şaşar. hatta "doğal" halinde olacaksa, çok sık şaşar. sanırım ben kötümserim, siz iyimser taraftasınız:)

sevgiler, saygılar, hürmetler :-P

Enis Diker dedi ki...

Belki bilinç yerine huy (bu kelime de tuhaf duruyor, neyse :) ) desek. Beşerin iradesi var, evet. İnsanlık için iradeye de ihtiyacımız var, yanılmayada, pişmanlığada ve tecrübeyede. Pişmanlık olmasa insanlık olmaz herhlade :)

Saygı bizden, hürmetler :))

JoA dedi ki...

aynı yere çıkıyormuşuz:)

hürmetlere eklenecek başka bir şey bulamadım şimdi. o yüzden bilmukabele diyeyim.