Resim eleştirisi yapmak haddim değil, ama bu resim üzerine bir şeyler yazmaktan kendimi alamadım.
Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun bir eseri, resmin ismini bulamadım,
Resimde, muhtemelen kederle başını eğmiş bir kadıncağız var. Yanında biri kız, biri erkek iki çocuk var. İnsanda alçak bir iskemleye oturmuş izlenimi bırakıyor. Altına B.Rahmi bir şiir eklemiş, şiirin üstüne bir köşeye de torununun doğumundan dolayı yaptığını, ona ithaf ettiğini belirtir bir not eklemiş. Resimin merkezinde dikey ve kalın çizgiler hakim. Kadıncağızın başı ve ayaklarında ise eğri çizgiler kullanılmış. Dikey ve eğri çizgiler dengeli bir şekilde dağıtılmış resme.
Resmin altında :
Bu Anadolu var ya bu Anadolu
Bu saprarı sıtma bu masmavi gurur
Ne tosunlar doğurmuş, ne tosunlar
Bak daha neler doğrur.
şiiri not edilmiş. Bu mısralar, ressamın "Anadolu" isimli şiirinden alınmış, şiirin tamamı şöyle:
Bu her yani meme, her yani dudak, her yani gül
Bu zirnik almadan veren, habire veren yediveren gül
Bu Anadolu var ya, bu Anadolu
Bu üç yosma denizde üç defa islanan
Gürbüz ırmaklar ortasında susuzluktan çatlayan
Bu Anadolu var ya, bu Anadolu
Bu sapsarı sıtma, bu masmavi gurur
Ne tosunlar doğurmuş, ne tosunlar
Bak daha neler doğurur...
Resmin dokusu yağlıboya olduğu izlenimini veriyor. Tamamen sıcak renkler kullanılmış. Sıcak renklerden kırmızıya resmin tek koyu tonu ile kadının eteğinde yer verilmiş. Diğer renklerin, sarı, turuncu, pembenin ise tonları açık tutulmuş. Renklerin araları kalın siyah fırçayla netleştirilmiş. Ressamın nakışlara olan merakından herhalde. Işık sadece fondaki sarıda kendini gösteriyor.
'Neden bu resim'e gelince : Kadın öyle başını eğmiş ki sanki tuale sığamamış, tual ona dar gelmiş. Ya da kederini anlatmak için ressam böyle bir buluş yapmış. Bunun dışında eteğinin kalbi andırır bir şekilde ve koyu kırmızı tonda boyaması da ayrı bir buluş gibi duruyor. Geniş alnı, belli belirsiz küçük çizilmiş ağzı, "ağzı var dili yok" ile "ne büyük başım varmış" şikayetini hatırlatır gibi. Yanındaki çocukların yüzlerinin siyahla boyanması, derdin nedenini anlatıyor sanki. Muhtemelen annenin kederinde az gelişmiş bu çocuklarla iligi endişelerin izi de olabilir. Bütün bu entersan buluşlar ilk bakışta görülmüyor, ama resmin bir şeyler söylemek istediğini hissettirip, dikkat çekiyor.
B.Rahmi'nin, torununun doğumu için, böyle kederli gözüken bir resmi yapmış olması bize garip geldi.
---
"Bir resim yazısı nasıl yazılır, nelere dikkat edilir" diye internette yaptığım arama sonucunda bulduğum ve kopya çektiğim iki siteyi de paylaşayım bu arada.
http://gunde1resim.com/
http://www.gorselsanatlar.org/elestiri-ornekleri/roproduksiyon-inceleme-ornegi-(ders-etkinligi)/
7 yorum:
çok beğenmiştim resmi profilinizde görünce , hüzün boyalarla ancak bu kadar yansıtılabilir verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz Enis bey :)
Aslında resim kendini anlatıyor, ama biz de bir iki kelime edemeden duramadık. Cahil cesaretiyle yazdık, sermayemiz bu oldu son zamanlarda:)) Hiç olmazsa bu vesileyle, bu resim arşive girmiş oldu:) Çok teşekkürler Mukadder Hn :)
Vallahi Enis Bey böyle kopyalara da böyle "acemiliğe" de can kurban :)
B.R.Eyüpoğlunun resimleri bana hep tek bir temadan habire türetilmiş varyasyonlar gibi gelir. Ama seçtiğiniz resim de anlatımınız da güzelleştirdi.
:))Bazen kopya çekmeden olmuyor. Allah'tan internette fazla resim yorum yok da içeriğin kopyasından kurtuluyoruz:)Yoksa bunları düşünüp, söyleyenler olmuştur.
B.R. Eyüboğlu'nun resimleri ve çizgileri bir dönemin resim anlayışını sergiliyor. Çizgisi, uslubu ayrı bir konu; ustalığı hakkında bir şey diyemeyiz, ama bu resimindeki anlatımındak buluşları, detayları hoş gözüküyor. Diğer resimlerine de bakmak lazım:)
Yorum için çok teşekkürler:)
Aslında şiirin üstüne düşülmüş not, dediğiniz gibi, resim için değil de şiir için de olabilir pekala.
İnternette dönemin ressamlarına baktığımıda bir köye dönüş var. Turgut Zaim'in resimleri dışındakilerde ise karamsarlık hakim. Sinemada da, tiyatroda da köyün/Anadolu'nun öne çıktığı bir dönem olmuş.
Göze çarpan, insanı etkileyen böyle bir kaç resim daha var. Belki ilerde cesaret edersek onları da bloga alırız :))
bence karamsarlık değil de bir çeşit gerçekçilik.
o yıllar en umutlu olduğumuz yıllardı.
tarihin şaşmaz akışı
yarın hakkın divanı
bu dünya kimseye kalmaz
gibi şiarlar bir biri ile buluşmuştu. kalkınma kıutsal bir kelimeydi. bağımsızlık gibi. medeniyet gibi. sanayılesme gibi.
sanayileşme ile gelecek sorunlara cahil değildi insanlar ama, hele bir gelsin, göğüsleriz, gelecek güzel günler var düşüncesindeydi insanlar.
bedri rahminin gelecek üzerine sevincinin karamsarlığa dönüşebildiğini de biliyoruz. geçmiş sanatı talan/heba edişimize de tepkili idi.
"karadutum, çatalkaram, çingenem" okul piyangolarından çıkardı. Kızlara hediye edilirdi.
şeyhiniz gadamer beyefendi kızar daha fazla yazarsam hocam:)
Belki de daha evvel tasarlanmış bir resimdi, torunun gelişi resmin bitişine denk gelmiştir.
Şimdi bakıldığında çok eskide bir yerde kalmış gibi duruyorlar Halikarnas Balışkçısıyla. Sanki bu da bir başka kültürel kopuş. Bir moda, entelektüel bir halktan kopuş gibi etiketlenmeye çalılışılıyor. Onca köy resmine, kilime vs rağmen bunun olması da işin trajik yanı.
Yorum Gönder