·
*
*Müzikte
orijinalliğin ve uyumun sürdürülebilmesi, bunun bozulmadan ilerlemesi dinleyende heyecan yaratıyor. Doğada bu yok. Doğada rastlantı eseri duyulan uyumlu bir
ses zamanla dağılır, bozulur, değişir ya da detone olur. Müzikte ise melodideki süreklilik doğaya ters bir şekilde, adeta bir ip canbazının ipte yürümesi gibi sürüp gider. Notalar, doğadaki seslere benzese
bile süreklilik ve bozulmama ile doğadan ayrılır.
*
Müzisyen bir beceriyi, tekniği de dinler; başka icralarla karşılaştırır. Bizim
gibi sıradan dinleyicinin müziğin menşeini bilme dışında bir derdi yoktur.
İcranın başarısından ziyade kendisi ile ilgilenir. O müziği müzisyenler
arasındaki rekabetin dışında bir şey için dinlemek zorundadır, çünkü o dünyadan
değildir. Neticede bizi ilgilendiren de minimum bilgiyle onu etkileyen şeyin ne
olduğu. Ancak bu yolla elitist bir müzik teorisinin dışına çıkabiliriz. Sanatın
neliğini sanat camiasının tekelinden alabiliriz.
* Sanatta
ve müzikte tümelden bahsetmek mümkün olabilir mi? Bir eseri dinlediğimizde onu diğerleriyle
kıyaslarız. Bu kıyaslama melodi vs açısından olur herhalde, bu esere benziyor
deriz. İntihal olduğuna dair bir kanaatimiz yoksa, ama burası da benzemiyor
deriz. Benzettiğimiz bölümler belli kısımlar içindir ve bu bölümlerin dışında
kalan bölümler benzeyen kısımdan daha orijinal olabilir. Kullanılan aletlerin
aynı olması dışında ortaklıktan bahsedilmez. Ortak türlerden, müzik
geleneklerinden bahsedilebiliriz ama bu tür benzerliği sanırım bir
tümelliğe işaret etmez. Burada türden kastettiğim müzik gelenekleri. Radyoda ya da kalabalık bir mekanda ilk defa duyduğumuz bir müziğin menşeini biliriz, çoğunlukla eksiksiz tahmin ederiz; bu klasik batı müziği, bu uzak doğu ezgisi ya da ortadoğu diyebiliriz. Çalan müzik aletlerini çoğunlukla doğru tahmin ederiz. İlk kez duyduumuz bir melodi için bundan fazlasını söyleyemeyiz. Türlerden bahsedilebilecekse bu tarz bilgilerin yarattığı türler söz konusu olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder