6 Ağustos 2020 Perşembe

43


Mevlana'nın dili (Farsça yazmış olması), ait olduğu köken (Belh de doğmuş olması) tartışılabilir, ama kimliği, (eserlerinin) ruhunun Türk, Anadolu, Rumi olması tartışılamaz. Bir başka lisanla yazmış olmasına ragmen en çok burada sevilmiş, kök salmış, yaşamıştır. O, (bu topraklarda) “kendisini sevenlerin şiiri sevdikleri için” şiir söylediğini, Belh' te olsalar şiir yerine başka şeyler yapmak gerekeceğini eklemiştir. Peki şiirin hitap ettiği bu ruh nasıl bir şeydir? Bu Türk, Anadolu, Rumi (/Balkan) olan karışımı, şiire, söze düşkün ruhu tarif etmeye kalksak ne diyebiliriz?  Diğerlerinden ayıran nedir?    

2 yorum:

Sadece C. dedi ki...

doğduğun yer, konuştuğun dil değil de ait hissettiğin, kendini ifade edebildiğin, anlaşıldığın, anlatabildiğin yer o zaman..

Enis Diker dedi ki...

"Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşır" buna uydu mu bilemedim. Bugünün dünyasının anlayışı üzerinden Mevlana'nın milliyeti sıkça tartışmaya açılır. Keza farsça yazması da. Balkanlarla birlikte Anadolu'yu en çok etkilemiş olması sanırım bu topraklara has bir ruhu yakalamasından, ona hitap edebilmesinden. Sanırım bu açıdan bakıldığında Mevlana, tüm bu sığ tartışmaların ötesinde buralı.