13 Ekim 2009 Salı

"12 yaşındaki mendilci Ahmet’ten hayat dersi!" ????

"Bilecikli Ahmet ise, Mecidiyeköy’deki Profilo trafik ışıklarında elindeki kağıt mendilleri satmak için yeşil ışığın yanmasını bekleyen araçların camlarını tıklatıyordu.“Sen okula gitmiyor musun” dedim, gerisi geldi:- İki sene önce dördüncü sınıfı bitirdim ve bıraktım.- Neden?- Babam hapse girdi...- Ne yaptı ki?- İnce iş... Şimdi anlatamam...- Annen neden çalışmıyor peki?- O da çalışıyor, aha orda... (Eliyle 10-15 metre uzakta kucağında bir bebekle dilenen kadını gösteriyor.)- Oooo, iyisiniz... Bu ışıklar sizin kontrolünüzde yani...- Kız kardeşim de cam siliyor...- Vay, vay, vay... İyi para götürüyorsunuzdur...- Üçümüz günde 200-250 liradan aşağı toplamıyoruz... - Ayda 6 milyar eder...- Geçiyor... Ama pazar günleri çalışmıyoruz... Çünkü pazarları bu ışıklar tıkanmıyor. İş olmuyor. Ben de balık tutup satıyorum. Sana da getireyim mi?- Boş ver balığı, o kadar parayı ne yapıyorsunuz?- Birazını babama gönderiyoruz, birazını yiyoruz, yarısını da biriktiriyoruz.- Biriktirince ne yapacaksın, dükkân mı açacaksın kendine?- Manyak mıyım be abi, ne dükkânı... Araba alacağız. Babam hapse girmeden önce korsan (kaçak taksicilik) yapıyordu, büyüyünce ben de aynı işi yapacağım.- Ev almayacak mısınız?- Evimiz var, belediye verdi. Kâğıthane’de...
***Bu sırada ışık yeşile dönüyor ve arkamdaki araçların sürücüleri kornalarına abanmaya başlıyor... Ama muhabbet tatlı, Ahmet’le biraz daha konuşmak için arabayı iyice kenara çekiyorum.- Okulu tamamen bıraktın yani...- Okusam ne olacak ki? Benim öğretmen yirmi yıl okumuş, bin lira kazanıyor. Yaşanır mı o parayla? Hem ben her gün internete giriyorum, o yeter.- Bilgisayarın da mı var?- Niye olmasın ki?- Peki; arkadaşların okula giderken hiç mi üzülmüyorsun?- Önce üzülüyordum, ama artık sigara paralarını bile ben veriyorum. En zenginleri benim şimdi.Ahmet işin kolayını bulmuş, yolunu çizmiş; ne söylesem nafile... Vedalaşıp gitmek için hamle ediyorum, suratı asılıyor:- O kadar çene çaldık, bir beşlik bile atmayacak mısın?
***Dün 15 milyon öğrenci dersbaşı yaptı...Şanslı olanlar üniversiteyi kazanıp, öğretmen, doktor, mühendis olacak ve Ahmet’in dediği gibi ayda bin liraya talim edecek. Çoğu da işsizler kervanına katılacak.Ahmet ise o zamana kadar çoktan altına arabasını çekip, korsana başlamış olacak.Belki de işleri iyice yoluna girecek ve “filo” kuracak...Çoğumuz sokakta gördüğümüz o çocuklara acıyoruz ya... Bence asıl kendi çocuklarımızın geleceği için kaygılanmalıyız!"

http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=260973&Categoryid=4&wid=102

Bana e-maille gelen imzasız bir yazı. Bir satırını tarayıp internette aradım. Yazı Mustafa Mutlu' nun imiş. Bayağı tutmuş bir yazı, bir çok forum/blog vs. copy paste yapmış. Yazının hangi toplum kesimleri tarafından onay aldığını göstermesi açısından şaşırtıcı.

Yazı kurgu denecek, bu kadarına pes dedirtecek bir yazı. Kurgu olup olmaması da o kadar önemli değil. Sistem Ahmetleri bir şekilde ortaya çıkarıyor.

Sonu çok çarpıcı öğretmenini kasdederek 1000 lira maaş alıyor, geçinilir mi diye küçümsüyor, korsan taksicilik yapacağını söylüyor.

Kurgu olup olmaması ayrı bir mesele verdiği mesaj ve bu mesajın yazar tarafından eleştirilememesi açısından enterasan. Yoksula yardım etmekten caydırıcı,(onlar bizden fazla kazanıyordur nasılsa) okuyan nesil için karanlık bir gelecek çizen bir yazı. En kötüsü başarıyı paraya endekslemesi galiba. Bu düşünceye göre ne kadar mesleğinde başarılı olursa olsun bir öğretmen örneğin manavdan az kazanıyorsa başarısız olmuş olacak. Başarı ölçeğinin paraya endekslenmesi, başka değerlerin başarı kategorisinin içinde yer almaması bizleri mutsuz nesiller yaptı galiba.

Başarının ölçütü bu olduktan sonra yapılan işin kanuniliği (/dışılığı) de bir noktadan sonra anlamını kaybedecektir.

Yazarın Ahmetin projeleri karşısında çaresizliği, sessiz onayı (kanunsuz olan dahil) , bir değere yaslanarak eleştirememesi, olayın bir başarı öyküsü gibi sunulması düşündürücü. Bu bakışın genel bir kanaat olduğunu göstermesi açısından ise üzücü.

2 yorum:

beenmaya dedi ki...

cımbızla çekip alınacak ve üzerine konuşulacak öyle çok önemli nokta var ki bu yazı da. kim kimin için neden üzülüyor, kimin kim için yaptığı ne kadar doğru vb bir çok soru da var üstelik belki de cevabı tam olarak verilemeyecek...

bir yanım yazının kurgu olmasını dilerken diğer yanım dile, yazıya dökülmemiş olsa da görünen, kurgu olmayan, gerçek olan benzeri pek çok durumun yaşandığını ve ne yazık ki yaşanmaya da devam edeceğini hatırlatıyor kendime...

Enis Diker dedi ki...

beenmaya : eğitim tabi tek başına yeterli olmuyor. ama eğitimide bir meslek sahibi oluşa indirgediğimizde, onu terbiye edici rolünden ayırmış oluyoruz gibi geliyor. Hayatın da, tecrübenin de öğreteceği çok şey vardır, bazısı uzun soluklu eğitimlerin veremiyeceğidir ama genede bunlar çoğunlukla istisna olarak kalır sanırız.