Saygı duruşu bir tapınma mı?
Saygı duruşu ile ilkokulda tanışmıştım. "Ne yapacağız?" diye sorduğumda öğretmen "hakkında düşenceğiz" demişti galiba, ya da buna benzer birşey. Hatta yanlış hatırlamıyorsam, cenaze arabaları geçerken yapmamızı da öğütlemişti.
Ölen bir sporcunun, spor adamının, milli felaketin ardından stadyumlarda yapıldığına şahit olmuşuzdur.
İstiklal Marşı okunurken, bayrak çekilirken de benzer bir saygı duruşu yapılıyor.
Bir şeyin tapınma olması için gerekli şartlar nelerdir? Mezarlık ziyareti ya da bir araya toplanıp bir olayı, bir kişiyi anma nasıl olmalıdır ? sorularının cevabı zamana göre değişir mi? Ortada bir yönelme, bir şey dileme, metafizik bir bağ kurma, bir kutsallaştırma yoksa muhtemelen bir tapınmada yoktur.
Mesela Çanakkale şehitlerini anmak için Gelibolu' da toplamak, sesizce onları düşünmek sanırız bir tapınma değildir.
Milli kimlik oluşturma konusunda bazı acemilikler yapılmış olabilir. Özensiz sanat eserleri olabilir. Ama bunların birer itiraz konusu olarak zayıf kaldıklarını söylemek yanlış olmaz herhalde.
Saygı duruşu, anmak (veya hatılatmak/dikkat çekmek) olarak kabul edildiğinde, futbolcuların band takması, yakalara kurdele takılması uygulmalarını da hatırlamak mümkün.
Saygı duruşunun bir vefa, hatırlama, üzerine düşünme imkanı olabilmesi gibi ritüelleşme, baştan savma, içini boşaltma aracı olması da mümkün. Saygı duruşuna muhatap olunan olayın, kişinin saygı duruşunu yapanlara ifade ettiği anlam burda belirleyici galiba.
Sarıkamış'ta, Sivas'ta Madımakın önünde, Taksim'de toplanan insanların yaşanmış acı bir olay hakkında bir kaç dakika suskunca durması belki de yapılabilcek en kolay, basit ve anlamlı bir toplu anma yöntemi galiba. Bunu bir pagan adeti olarak görmek, böyle bir bağ kurmak ise bugün için pek mümkün gözükmüyor.
6 yorum:
giden gitmiş, anmayı kime yapıyoruz?..
sorum hep bu oldu...
anmayı samimi bulamadım...
bazen uykuya varmadan önce yitirdiğim sevdiklerimi düşünürüm ve onları ayrıntılarıyla anımsayarak ağlarım... bunu kimse bilmez... burda yazmam da o ânımı anlatmaz, kifayetsiz kalır... bu gerçek bir anmadır... anılan kişinin anlakta, anda ve anıda parlamasıdır...
dikkat ettiyseniz... anma törenlerinde törenin biçimi anılacak ruhlardan daha önemli bir hâle bürünüverir...
çünkü anma törenleri,tören olarak yani bir tür disiplin olarak anılacak kişilerden daha önemli hâle gelir...
sanki ibadette de aynı sıkıntı var... içtenlik, tapını bir form olarak öne çıktıkça, formun önemi artıyor içerik zayıflıyor...
Anma netameli bir konu. Birinci dereceden olaydan etkilenmemiş olanlar için hep bir eğretilik var. Bir teselli, buradayız, seninleyiz olarak, dayanışma anlamında belki.
Hatırlatma, dikkat çekme olarak ise başka bir anlamı var. Trafik kazasından ölmüş bir taraftarı maç öncesi anmak, trafik kazalarına dikkat etmek açısndan anlamlı olabilir belki. Gene burda da bir dayanışma fikri var.
Bu tarz anmalar kalanlar için galiba.
İbadetin ise formsuz olması mümkün değil. Günlük, aklımıza ettiğimizide bile yaptığımız duada bile bir form, tekrar ediş var bir yerde. İbadetin ruhu ise ayrı bir konu. Forma ruh verme gayreti ise, ibadete kendini verme, dış dünyaya kendini kapatma ise kolay bir pratik değil. Kendiliğinden gelenin, büyük sıkıntıların neticesinde dile gelmenin verdiği yoğunlaşmayı dışarda bırakırsak, ve yine garanti olmasa da formların devamlı tekrarının verdiği bir pratiğin eseri olmalı.
Yorumunuz için teşekkürler...
ben sevmiyorum. tapınma olduğunu düşünmüyorum. daha ziyade bir yaptırım. mahalle baskısı bile denebilir belki. oğlumun okul çıkışına gidebildiğim zamanlarda istiklal marşı söylenirken ben söylemiyorum mesela. o sırada kimse o marşın ne için, ne koşullarda yazıldığını ya da anlamını düşünmüyor ki. çocuklar şarkı ezberler gibi ezberliyor. hatta ezberleyemiyor bile. çünkü anlamıyor. saygı duruşu da aynı şekilde. ne için duruyoruz, ne için susuyoruz? aslında işimize geliyor olmalı. çünkü yerimizde durmaya bayılıyoruz.
Aslında netameli bir konuya girdik :) Yorumunuz için teşekkürler
Gerçekten çok güzel bir zihin pratiği olmuş eline sağlık.
Şimdi farkettim de o kadar uzun süredir bir "anma" olayına dahil olmamışım ki..sonuncusu ne zamandı onu bile hatırlamıyorum.
Cüneyt Bey'in dediğine katılıyorum. Mesela ben de kişisel olarak mezarlık ziyareti yapmam. Belki hala ölümle yüzleşecek kadar cesur olmadığım için ama çoğunlukla da kaybettiğim kişi aklıma geldiğinde onu nasıl anıyorsam ve onunla ilgili nasıl bir his yaşıyorsam esas anma odur diye düşündüğümden.
Diğer taraftan toplumsal bilinç oluşturmak adına bazı ritüellere ihtiyaç da var. Gerçi bugün içinde yaşadığımız sistemde 7 yaşında bir çocuğun İstiklal Marşı okunurken ya da 10.Kasımda neyi andığının farkında olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusu.
Yorum için çok teşekkürler :)
Yorum Gönder