Yeniden alacakaranlık kuşağına girmek üzereyiz.
Belediye seçimleri, referandum, şimdi de genel seçimler. Referandum bir toplumsal travma idi. Ne siyasiler, ne de halk/seçmen bu stresi henüz üzerinden atmadan, yeniden kaldığımız yerden siyasi çekişmlerin içine gireceğiz.
Referandumun demokratik bir hak olup olmadığı ayrı bir konu. Ama "olmak ya da olmamak" üzerinden sık aralıklarla toplumu geren kampanyaların sağlıklı olmadığı da ayrı bir konu. Söylenen saçma sapan sözlerin daha sonra dil sürçmesi olarak sunulması ya da sahip çıkılıp savunulması bir yorgunluğun belirtisi sanki. Sadece seçmene hitap etmek, onu harekete geçirmek, heyacanlandırmak için devamlı bir şeyler söyleme ihtiyacı, hergün mikrofonun uzatılması bizi gerçek dünyadan uzaklaştırıyor galiba. Propagandanın dünyasında hakikatlere ne kadar yer var ki?
Hergün siyasetçi izlemekten illallah diyeceğimiz günler yakınken bütün bunların dışında kalıp ruh sağlımızı korumak ne kadar mümkün bilemiyoruz.
2 yorum:
Mümkün değil.
Gazete okumamak, tv seyretmemek, sokağa çıkmamak lazım dediğiniz gibi o da mümkün değil
Yorum Gönder