7 Nisan 2011 Perşembe

Şifreler

Şifre niçin konur? Bazılarının söylenenleri anlamaması, bazılarının anlaması için. Şifre herkes tarafından çözülmeye açık değildir. Edebiyatta, şiirdeki semboller gibi değil. Şifre çözüldüğünde şifre olmaktan çıkar, sembol çözüldüğünde sanat olur. Dil ile karşılaştırısak, belli nesnelere, kavramlara belli semboller yüklenir. Dilde gaye iletişim olduğundan bu sembollerin çözülmesi esastır.

İki kişi ya da bir topluluğun kendi arasında, başkalarını ilgilendirmeyecek bir konuda, kuş dili misali, bir şifrelme makul kabul edilebilir. Herkesi ilgilendiren bir konuda şifreleme; çıkar elde etme, öne geçme sözkonusu olduğunda ise sahtekârlık olur.

Şifrelemenin mantığı altında çok kez eşitsizlik düşüncesi yatar. Şifreleyenin şifrelemesine sebeb olan topluluğu kendinden saymaması tek neden olmasa bile önemli nedenlerden biri. Denk olmama düşüncesi üzerinden aktarılan bir düşünce var ise bundan bir geleneğin doğmasına şaşmamak gerek.

İnsan ilişkilerini bile “Batın”ın gölgesinde kavrayan şifreci gelenekler; akla, hikmete, tecrübeye soğuk bakarken; hiyerarşik bir insanlık anlayışına dönüveriler. Bu düşüncede herkesin hikmetten bir payının olabileceği, herkesin herkesten bir şey öğrenebileceği fikri örtülü olarak yadsınır. Bir konunun uzmanının olması, söyleyecek çok fazla sözünün olması diğerinin bu konuda fikir beyan etmesine, uzmanın görmediğini görmesine engel değildir. Neticede tevazu ve temkinin gölgesinde öğrenmeye çalışana hakikat açıktır.

3 yorum:

N.Narda dedi ki...

bu kadar ilginç bir konuyu bu kısalıkta bırakmayınız efem:)

Cahilliğimi hoş görün; şifreci gelenekler derken kabala vb. şeyler geldi benim aklıma...

Enis Diker dedi ki...

Estğ. onun uzantıları diyelim. İçinde ebced, cifr,Kur'an-ı Kerim'den şifrelerle gelecek tahmini,rüya yorumları, astroloji, hurufilik, hulul vs.yi içinde bulunduran gelenekler. Tasavvuf'un içindeki bazı yollar ile modern new ageler bu kavramlar üzerinde garip bir şekilde birleşiyorlar. Evreni kavrayışlarıda birbirine yakın. Bu tasavvuf anlayışlarında akıl ve hikmet dışarda kalıyor, pek itibar görmüyor. Sırlar, kerametler, ritüeller içinde münzevi bir dünya; asosyal bir insan. Tasavvuf kapalı devre bazı insanların tasarufunda yaşanır bir şey oluyor. Tasavvuf/din esas ihtiyacı olan sokakta yaşayanın, hastahane kösesinde yatanın kısaca hayatın çilesini çeken sıradan insana kapalı kalıveriyor. Bu gelenekleri tek tek saymaktan ziyade bu özelliklerinden tanımak daha kolay.

N.Narda dedi ki...

Hımm...Hatta son zamanlarda akıl ve irade tamamen dışarıda bırakılmaya çalışılıyor sanki...Bir de şu aklıma geldi:"Gölgelerin gücü adına!" ya da ölen için "ışığa gitti" vb. denerek Allah adı (haliyle isim ve sıfatları da) anılmıyor. Böyle habire filmler, kitaplar filan...
mühim konular bence ...