26 Ekim 2011 Çarşamba

Hâli takibe devam...

Gelenekte çocuğa düşeceksin yerine düşmeyesin demek, "lambayı söndür/kapıyı kapa" yerine lambayı dinlendir/kapıyı ört demeyi tercih etme olumlu düşünce olarak yorumlanabilir. "Olumlu düşünme, söyleme gayreti kuantumcu/enerjici yorumlara da açık. Ya da bunu bir dua olarak kabul etmek de mümkün, illa yorumlamak, anlamlandırmak gerekirse.


Ama bunu bir de hâli yönetme/derinleştirme olarak anlamak da mümkün.

Dünyanın, halet-i ruhiyemiz üzerinde etkisi büyük. Ve bu halet-i ruhiyenin düşüncemize, bakışımıza etkisi.
Suyun içindeki balık gibi, içinde bulunduğumuz hal ile olayların, insanların içindeyiz. Dünyanın hal üzerinde yakıcı/yıkıcı bir etkisi var; yapıcı, şekillendirici etkisi gibi.

İnsan "düşünceden ibaret"se,  düşünceyi tetikleyecek kelimeleri seçmek bir inşa olarak kabul edilebilir. Ya da bir uyanık durma halini. Burda olan; uyanık durma, eşikte dikilmek, dikkatin bir bölümünün zihne dönük olması . Ek olarak halleri kendi haline bırakmayarak bir tecrübe geliştirmek.

Hali idare etmek, bir öfke anını yönetmek karşındakini dinleme ile mümkün, iletişime geçmekle yani. Bu yüzden hale etkisi olacak insanlarla, bakışımızla bir tecrübe geliştirmek aynı zamanda. Olayları değerlendiren bir zihinnin yanında, zihni değerlendiren bir düşünceden de bahsetmek gerek bu durumda

İyimser ya da kötümser bakışların geliştirdiği tecrübede de bir fark olmalı.

Konuyu geleneğin, dilin, kültürün imkânları üzerinden açıp, yorumlamak mümkün:  Her kelime zihinde ifade ettiği anlam açısından birer sembol. Ve iletişim açısından ortak anlamlar taşısa da herkes için farklı manaları da içinde barındırıyor. Örneğin, güzel kelimesinin herkesin zihninde çağrıştırdığı özel anlamlar var. Fakat bu özel anlamlarda sabit değil muhtemelen. Zihinde ifade ettikleri resim açısından kalıcılıkları kadar, tonları da farklı. Buradan bakıldığında, kullanılan kelimelerin bilinçli seçimi iç dünyanın zenginleşmesi, inşası anlamına gelir. Hiç bir olaya şu anda doğup bakmıyoruz. Bir geçmişten, benimsediğimiz düşünce sistemlerinden, onların önerdiği reçetelerden, ortak dilden yola çıkarak bakıyoruz. "Ya hayır söyle, ya da sus" de dilin imkanları üzerinden düşünüldüğünde bu düşünceye uzak değil. Kurala bağlı tavır; hayrı bilmek, tespit edebilmekle mümkün.


Hâli yönetme/inşa ya da korumayı kişisel gelişimden ayıran nedir? Geleneğin vereceği cevap gaye farkı olabilir, beklentisizlik yani. Neticeden huzur dahil bir fayda ummamak.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

İyi şeyler istemek sosyal dayanişmanin ifadesi değil mi hocam;)
Toplumsallikta gelinen yerin?

Enis Diker dedi ki...

İstisnasız her yalnızlık (?) insanı kötü ederden yola çıkarsak haklısınız hocam. Dil, uslup seçimi, usluba dikkat insanla mümkün neticede. Uslup üzerine düşündüğümüzde (yalnız insanda kendi kendine iç dünyasında konuşurken bir usluba sahip olur, fakat Robinson'un gibi bir geçmişi olduğunda da bahsettiğiniz gibi) dil üzerinden tekrar tekrar inşa edilen bir kültüre/geleneğe ulaşıyoruz sanırım, şeyh Gadamer'in dediği üzre:)) Sanırım uslup seçimini manalandırmada dua/pozitif enenrji yorumlarının yanında bir üçüncü açıklamaya ulaşma imkanı da var

Adsız dedi ki...

aynen hocam.

dil üzerinden yalnız, inşa edilmez, yenideninşa (reconstruction) edilir gibime geliyor. yani yapılmış edilmiş üzerine temellendirici bir diskur burada söz konusu olan.

şeyh gadamer ile anlaşmazlığa mı düşmüş oluyoruz burada?:)

aklın yolu birdir, aynı şeyi söylemeye çalışıyoruzdur gibime geliyor:)

Enis Diker dedi ki...

Şeyh Gademer okuyabilse onaylar, desteklerdi demek istedim hocam. Bana da aynı seyleri söylüyoruz gibi geliyor.
:)))