Kindarlık üzerine söylenen sözler yaygınlık kazanıyor, resmi olarak telaffuz edilir hâle geliyor. Kin dün bir suçlama idi. Bugünse kabullenilmiş ve savunulur bir şeye dönüştü.
"Düşmanımız kindir bizim", "Yetmiş iki alem birdir bize"den geldiğimiz nokta düşündürücü.
Söz Necip Fazıl'a izafe edilip yapılan eleştiriler bertaraf edilmeye çalışılıyor; bayram değil, seyran değil bu da nerden çıktı diyenlere.
Kin üzerinden bir adalet, insanlık tesisinin yolu pek gözükmüyor, ne kadar istisnalar üzerinde düşünülüp parantez açılmaya çalışılsada.
Yönetmek için kitleleri diri tutmaya yarayabilir belki, doğabilecek yıkıcı sonuçları görmezden gelebiliyorsanız ki, savaş şartlarında bile bir savaş adaletinden söz edilecekse orda bile kullanılır bir şey değil.
Bugün kin, diğer bütün kavramlar gibi, söyleyininden bağımsızlığını ilan ederek gündemimize oturdu, üzerinde düşünmek ve bir şekilde kavramı aşma mecburiyetiyle birlikte. Mecburiyet, beraber ve barış içinde yaşayabilmenin yollarını aramaktan, tesis etmekten, yaşatmaktan.
Yıkıcı etkiden söz açmışken; Habil, Kabil'den de sorumlu mudur? Kabil'i Kabil yapan şartlarda bir dahli olmasa da, kardeş olmaktan kaynaklanan bir sorumluluktan bahsedilebilir. Hele kimin, ne zaman Habil, ne zaman Kabil olduğu, olacağı, olabileceği belli olmayan bir zamanda.
Kine tutunarak yaşamak bir düşmanın varlığı ile mümkün. Düşmanla yaşamak, öfke duyarak yaşamak bir seçim bazen ve insanî. Ama düşmanı olmak demek öfkeyi, kini yaşatmaya bir mecburiyet değil. Kini, öfkeyi ayakta tutmak için düşman icad etmekse bir zulüm olur herhalde.
5 yorum:
Son paragrafınız çok güzel özetlemiş meseleyi, benim açımdan da.
Helâl Hocam!
Hangi mektebe gittinizse söyleyin, biz de oralarda okuyak:D
@Narda, Çok teşekkürler yorum için
@Adsız, Efendim gündemin mektebi sanırız:))
Nefis...ellerin dert görmesin
Teşekkürler:))
Yorum Gönder