23 Nisan 2020 Perşembe

41


Neşe neticede bir estetik tecrübenin tezahürüdür. Renklerin, seslerin bütünlüğünden, ahenginden duyulan heyecandır. Bir birliği/ahengi sezme, fark etme anı. Estetik tecrübenin bir anlama olduğundan bahsediyorsak onun bir bilgi olduğundan da söz edebiliriz. Peki bilgi için Aristo'nun yaptığı meşhur tanımı, “gerekçelendirilmiş doğru İnanç” tanımı ile birlikte onu nasıl anlamamız mümkün olacaktır. Şimdilik soru olarak dursun.*

İşin soyut olanı kavrama pratiğini bir kenara bırakırsak, beni şimdilik ilgilendiren kısm insanları eşitliyor oluşu. Güzelliğe karşı uyanmış her ilgi (ki uyanmayan da vardır), neşeyle birliğe yönelmiş bir heyacandır da. Uzun karmaşık kitabi bilgiye ulaşma imkanı ya da vakti olmayanı, genetik olarak yeterli olmayanı, hayat gailesi içinde kaybolmuş olanı bir noktada eşitler. Karmaşık bir melodi ya da desen karşısında duyulan heyecan ile doğa karşısında duyulan heyecanın bir farkı kalmaz. Neşe tüm insanları eşitler ve birliğe yönlendirir ve çulha, bakkal, terzi, hallaç, camcı bir olur, eşitlenir.

Eski bir soruya tekrar cevap vermeyi deneyeyim "Tasavvuf niçin neşeye, aşka ihtiyaç duyar?". Çünkü o, insanları eşitleme gücüne sahiptir ve bu da herkese yolda olma imkanı tanıyan belki de yegane şey olarak vardır.


* Kendime not: Gadamer' in estetik bilinç için yazdıklarına bakılacak.

3 yorum:

N.Narda dedi ki...

Eşitleme neselesi ne güzel. Yalnız hangi tasavvuf diye soruyorum ben kendime. Bendeki tadavvuf svastikayla alakalı... Neyse, daha kendim çıkamadım işin içinden:)

Enis Diker dedi ki...

Bir gökyüzünden bakan var, ne yerde ne gökte :) Kozmoloji üzerine, sırlar vs. Bir de yeryüzünden bakan, işe insanlardan başlayan var. Ben ikinciyi yazıyorum :)

N.Narda dedi ki...

Bize de o lazım zaten.