15 Temmuz 2021 Perşembe

10 Temmuz 2021 Cumartesi

46

 

Ancak neşe birbirinden kopuk, dağınık bir hâlde bulunan ahlaki kaygıları bir araya toplayarak insanın yüzünü rıza gayesiyle Tanrı’ya dönmesini sağlar. Bir neşeyi doğuracak pişmanlık,  ümit ve diğerini umursayan tüm inceliklerse ancak dağınık halde duran ahlaki kaygılardan, sosyallikten doğabilir(?)

2 Kasım 2020 Pazartesi

45

 39 a ek.

Hz. Ali kıssasında, Mevlâna'nın rıza arayışını eylemin gayesi olarak anması onu bir(nevi) koşulsuz buyruk haline getirir. Rıza gündelik hayatın içinde bir duygu ile var olur. Rıza arayışının bitimsiz bir ilişki haline dönmesinde korku bizi nihayetinde (cezadan kurtulma ile) bir faydaya yöneltecektir. Etiğin gerekçelemesinde( /hakikat arayışında) faydanın dışına aşk ile çıkarız. Aşkın varlığı ise bir beklentiyi ortadan kaldırır. O bir hâlin beklentisiz yaşanması halidir. Korku sadece bu halin kaybedilmesinde olabilir, ama yine de bu bir beklenti değildir.

21 Ağustos 2020 Cuma

44



Sanırım saliki kendi hakkında dehşete düşüren en büyük keşif, zalimlikten azade olmadığının farkına varmasıdır. Muhtemelen bu yüzden parmak ucunda yürür ve gönül almada aceleci olur. Kendilerini masumiyet zırhıyla korumada sananlar ise bu kapının önünden bile geçememiştir.

6 Ağustos 2020 Perşembe

43


Mevlana'nın dili (Farsça yazmış olması), ait olduğu köken (Belh de doğmuş olması) tartışılabilir, ama kimliği, (eserlerinin) ruhunun Türk, Anadolu, Rumi olması tartışılamaz. Bir başka lisanla yazmış olmasına ragmen en çok burada sevilmiş, kök salmış, yaşamıştır. O, (bu topraklarda) “kendisini sevenlerin şiiri sevdikleri için” şiir söylediğini, Belh' te olsalar şiir yerine başka şeyler yapmak gerekeceğini eklemiştir. Peki şiirin hitap ettiği bu ruh nasıl bir şeydir? Bu Türk, Anadolu, Rumi (/Balkan) olan karışımı, şiire, söze düşkün ruhu tarif etmeye kalksak ne diyebiliriz?  Diğerlerinden ayıran nedir?    

19 Temmuz 2020 Pazar

..


             
              Elden düşme düşler pazarındayım

              Sahipsiz tezgahların arasındayım


ya da 

             Elden düşme düşler pazarındayım

            Sahipsiz tezgahların arasında

12 Temmuz 2020 Pazar

42



“'Hür olmak' demek, kişinin arzu ve isteğinden kaynaklanan hiç bir şeye kul-köle olmaması demektir. Bu da ancak sabır ile mümkündür. Sabır yani insan aklının kötü, yanlış ve çirkin şeylerin verdiği lezzete karşı, heva ve heveslerine direnmesi. //-: İbn Miskeveyh, Tehzîb el-ahlâk” twitterdan alıntı

Kişi hür olmayı niye talep eder? Bir hayatsızlık, dinginlik, seyir için mi? Yoksa hakikatı kavramak için mi? Nefsin neyi örttüğüne bakalım. “Arzu ve isteğin kölesi” olan, pratikte neyi gözden kaçırır? Hürlük, özgürlük ancak hayat için, hakikat için talep edilebilir. Hatta ileri gidip şunu söylemek de mümkün sanırım, tek tek olayların, olguların hakikatini talep etmeyenin bütünün hakikatine talip olması pek de olası değildir.

15 Haziran 2020 Pazartesi

..




Denizdeyim
Ama belli ki
Bambaşka bir denizdeyim
Ve zaman, kim bilir kimin kıymetlisi 

23 Nisan 2020 Perşembe

41


Neşe neticede bir estetik tecrübenin tezahürüdür. Renklerin, seslerin bütünlüğünden, ahenginden duyulan heyecandır. Bir birliği/ahengi sezme, fark etme anı. Estetik tecrübenin bir anlama olduğundan bahsediyorsak onun bir bilgi olduğundan da söz edebiliriz. Peki bilgi için Aristo'nun yaptığı meşhur tanımı, “gerekçelendirilmiş doğru İnanç” tanımı ile birlikte onu nasıl anlamamız mümkün olacaktır. Şimdilik soru olarak dursun.*

İşin soyut olanı kavrama pratiğini bir kenara bırakırsak, beni şimdilik ilgilendiren kısm insanları eşitliyor oluşu. Güzelliğe karşı uyanmış her ilgi (ki uyanmayan da vardır), neşeyle birliğe yönelmiş bir heyacandır da. Uzun karmaşık kitabi bilgiye ulaşma imkanı ya da vakti olmayanı, genetik olarak yeterli olmayanı, hayat gailesi içinde kaybolmuş olanı bir noktada eşitler. Karmaşık bir melodi ya da desen karşısında duyulan heyecan ile doğa karşısında duyulan heyecanın bir farkı kalmaz. Neşe tüm insanları eşitler ve birliğe yönlendirir ve çulha, bakkal, terzi, hallaç, camcı bir olur, eşitlenir.

Eski bir soruya tekrar cevap vermeyi deneyeyim "Tasavvuf niçin neşeye, aşka ihtiyaç duyar?". Çünkü o, insanları eşitleme gücüne sahiptir ve bu da herkese yolda olma imkanı tanıyan belki de yegane şey olarak vardır.


* Kendime not: Gadamer' in estetik bilinç için yazdıklarına bakılacak.