Bu kalıbın içine ne zaman girdim bilmem
Akıp giden zamanın karşısınıda şaşkın
Bir şeyleri zamandan kurtarmanın telaşı ile
Dönüp dönüp dururum, arpa boyu ilerlememiş
30 Ekim 2007 Salı
24 Ekim 2007 Çarşamba
Çöl üzerine devam

Çöl meydan okur herkese ve boyun eğdirir, şartlarına uydurur, kendisine taabi kılar, aşk gibi. Çöle girenin tek hedefi canlı kalabilmektir, yok olmama savaşıdır, yoklukta var olma; aşk gibi. Çöl öyle büyük görünür ki ondan başkası yoktur sanırsın tıpkı.... Çöl başka bir şey düşünmene izin vermez, kendinden başka, tıpkı...
Biraz da yorum diyelim. Bir gönülde iki sevgili olmaz denir. Çölün manası yokluk ise, yokluk Leylanın yerine geçer. Leyla çöl olur.
Bir gönül dostu Hüseyin Bey'e ithafen
http://salimsaracer.blogspot.com/
19 Ekim 2007 Cuma
Çöl metaforu üzerine - Yada konformist Leyla
Eski bir halk efsanesi olan Leyla ve Mecunun özellikle Fuzuli den sonra tasavvufi bir boyut kazanır.Mecnun Hak aşıkları için bir sembol olur. Bir dostun bu meşhur hikaye üzerine yazdıkları bizi hikaye hakkında düşünmeğe sevketti, bakalım bizden neler çıkacak.
Aşıkların en meşhuru Mecnun dahil bütün büyük aşıklar kendilerini çöle vururlar. Çöl den murad nedir? Zenediyoruz ki çöl yalnızlıktır ve insanın kendine yapacağı yolculuk için en uygun mekandır. Bu yolculuklar mecazi aşktan, ilahi aşkadır.
Çöl, şartları itibarıyla çileyede işaret eder. Dünyada belki de çölden daha zor şartlarda yaşam yoktur. Ve ilahi aşk her zaman bir çileyi işaret eder. Aslına bakarsanız yolda olan için, şehirde akbabalarla dolu bir çöl de var olabilir.
Mecazi aşk bir hesaplaşmadır. Görünen dünyada sevilebilecek herşeyin sonlu olduğunun idrakine dair bir yabancılaşma. Bir kendine dönüş ve umursamazlık. Ancak bundan sonra güzel olan her şeyin aynı ve bir ilahi güzelliğin vechesi olduğunu bilmek, kavramak, yaşamak sırası ile tecelli eder denir.
Mecnunun çölle bir problemi yoktur yada çölde yaşama isteği, Leylayı tanıyana kadar. Onu çöle sevkeden Leyladır. Değişimin başlangını, fitilini Leyla ateşler. Bu büyük bir görevdir ve acaba bu görevden Leylanın bir nasibi var mıdır?
Bu hikayede pasif bir rolde olan Leylanın bir nasibinin olması için herşeyden evvel sevilmeyi kabullenecek yada bu yükü kaldırabilecek bir ruh yapısına ihtiyaç vardır. Ve bu da neticede bir cesaret işidir. Nerdeyse deli muamelesi gören bir adamı savunabilmek kolay bir iş değildir , cesaret ister, umursamazlık ister ve bunda da dünyevi bir ikbal yoktur. Dostların kınamsı , alaylı bakışları yada vah vahları da Leylanın çilesidir. Bu çile, değişim vaad eden içe dönük bir yolculuktur. Dostların sözlerine değer veren , onların sevgisini ön planda tutan Leylanın işi değildir bu yolculuk.
Mecnunun , Leylaya ; Leylanın, Mecnuna ne kadar ihtiyacı vardır? İlk ışık dışında ,hikayeden öğrendiğimiz kadarıyla, ihtiyaçları yoktur. Olan olmuştur bir kez ; kavuşmalarına yada birdaha görüşmlerine gerek yoktur, hikayenin nihayetinden vardığımız sonuca göre .
Aşıkların en meşhuru Mecnun dahil bütün büyük aşıklar kendilerini çöle vururlar. Çöl den murad nedir? Zenediyoruz ki çöl yalnızlıktır ve insanın kendine yapacağı yolculuk için en uygun mekandır. Bu yolculuklar mecazi aşktan, ilahi aşkadır.
Çöl, şartları itibarıyla çileyede işaret eder. Dünyada belki de çölden daha zor şartlarda yaşam yoktur. Ve ilahi aşk her zaman bir çileyi işaret eder. Aslına bakarsanız yolda olan için, şehirde akbabalarla dolu bir çöl de var olabilir.
Mecazi aşk bir hesaplaşmadır. Görünen dünyada sevilebilecek herşeyin sonlu olduğunun idrakine dair bir yabancılaşma. Bir kendine dönüş ve umursamazlık. Ancak bundan sonra güzel olan her şeyin aynı ve bir ilahi güzelliğin vechesi olduğunu bilmek, kavramak, yaşamak sırası ile tecelli eder denir.
Mecnunun çölle bir problemi yoktur yada çölde yaşama isteği, Leylayı tanıyana kadar. Onu çöle sevkeden Leyladır. Değişimin başlangını, fitilini Leyla ateşler. Bu büyük bir görevdir ve acaba bu görevden Leylanın bir nasibi var mıdır?
Bu hikayede pasif bir rolde olan Leylanın bir nasibinin olması için herşeyden evvel sevilmeyi kabullenecek yada bu yükü kaldırabilecek bir ruh yapısına ihtiyaç vardır. Ve bu da neticede bir cesaret işidir. Nerdeyse deli muamelesi gören bir adamı savunabilmek kolay bir iş değildir , cesaret ister, umursamazlık ister ve bunda da dünyevi bir ikbal yoktur. Dostların kınamsı , alaylı bakışları yada vah vahları da Leylanın çilesidir. Bu çile, değişim vaad eden içe dönük bir yolculuktur. Dostların sözlerine değer veren , onların sevgisini ön planda tutan Leylanın işi değildir bu yolculuk.
Mecnunun , Leylaya ; Leylanın, Mecnuna ne kadar ihtiyacı vardır? İlk ışık dışında ,hikayeden öğrendiğimiz kadarıyla, ihtiyaçları yoktur. Olan olmuştur bir kez ; kavuşmalarına yada birdaha görüşmlerine gerek yoktur, hikayenin nihayetinden vardığımız sonuca göre .
14 Ekim 2007 Pazar
Öteki olmak nedir? Veyahut Simurg
Öteki olmak nedir? İlk akla gelen bir özelliği ile çoğunluğun dışında kalmaktır öteki olmak. Peki ya diğer özellikler. İnsanı tek bir özelliğe mahkum etmek ne kadar doğru; o kendini mahkum etse bile.
Muhtemelen diğer özellikler dikkate alındığında herkesin öteki olma ihtimali vardır. Bir de, hiç kimse sıradan biri olmaya razı gelmez. İlla farklı olmak ister. İnsanın özellikleri, bilgisi, kimlikleri, yaşam tecrübesi artıkça farkı da artar , yalnızlığı da, ötekiliği de.
Birde insana ait ortak özellikler vardır; farklılıklara inat. Samimiyet, neşe, sevmek gibi. Kiminin canı bunları kaldırmaz. Ya öyle yaratılmamıştır, hamurunda yoktur yada buna cesareti yoktur. Pervane gibi yanma kabileyeti yoktur. Ötekine takılır; öteye, insana uçamaz.
* Simurg
Muhtemelen diğer özellikler dikkate alındığında herkesin öteki olma ihtimali vardır. Bir de, hiç kimse sıradan biri olmaya razı gelmez. İlla farklı olmak ister. İnsanın özellikleri, bilgisi, kimlikleri, yaşam tecrübesi artıkça farkı da artar , yalnızlığı da, ötekiliği de.
Birde insana ait ortak özellikler vardır; farklılıklara inat. Samimiyet, neşe, sevmek gibi. Kiminin canı bunları kaldırmaz. Ya öyle yaratılmamıştır, hamurunda yoktur yada buna cesareti yoktur. Pervane gibi yanma kabileyeti yoktur. Ötekine takılır; öteye, insana uçamaz.
* Simurg
11 Ekim 2007 Perşembe
Saat oniki
Yalnızların saatidir oniki
Rahat bir nefes alırlar
Kederli bir rahatlık vardır bu saatte
Kırılgan dostlardan kurtarabildikleriyle
Huzur bulurlar.
Yalnızların saatidir oniki
Kimi ayakta, kimi hastahane köşesinde
Uyanık bir hüzün çöker heryana
Bir yağmur bekler yeryüzü
Kimi televizyonu karıştırır
Kimi gider bir meyva alır buzdolabından
Yetmiş mumluk suskunluğun içinde
Uykuya teslim olmadan
Bir kaç huzurlu saat oyalanır
Rahat bir nefes alırlar
Kederli bir rahatlık vardır bu saatte
Kırılgan dostlardan kurtarabildikleriyle
Huzur bulurlar.
Yalnızların saatidir oniki
Kimi ayakta, kimi hastahane köşesinde
Uyanık bir hüzün çöker heryana
Bir yağmur bekler yeryüzü
Kimi televizyonu karıştırır
Kimi gider bir meyva alır buzdolabından
Yetmiş mumluk suskunluğun içinde
Uykuya teslim olmadan
Bir kaç huzurlu saat oyalanır
10 Ekim 2007 Çarşamba
Resmin sorduğuğu soru

İnna lillah ve inna ileyhi raciun
Kim, nasıl izah edecek babalarının nerede olduğunu?
Rahmetle anıyoruz, minettarız- en azından bunu söyleyelim, unutmayalım.
9 Ekim 2007 Salı
Yazmak üzerine
Yazmak tehlkeli bir iş, ne kadar sığ nekadar imla bilmez olduğun çıkıyor ortaya. Ve hatta zihnini ne kadar zor topladığını farkediyorsun (kendi adıma konuşuyorum, kimse alınmasın) . Yazmazsan bunu farkedemiyorsun. Nakilden, dedikodudan da başka kurtuluş yok gibi. Pisliğin üzerindeki sineğin, kendini kaptan zannetmesindeki vehim gibi bir şey bu. Bir dostun Aşk için dediği yağmalanmaya açık olmak, yazmak için de geçerli..
Eşitlik üzerine
Bir çok düşünür, filzof insanlar eşittir der . Gene Kanun önünde herkes eşittir der adalet. Eşitlik fikri herkesin zihninde bir yerde vardır ama bir temenni olmaktan da öte gidemez. Temennidir, çünki insanlar etraflarını kendilerine göre değerlendirir. Onlar diğer insanlarda gördükleri farkları artı yada eksi olarak kabul eder. Mesela falan kişi benden uzundur, fakirdir yada zenginir; cahildir yada akıllıdıdır ve liste uzar gider. Her özellik bir farka işaret eder. Neticede, insana göre kendisi dünyanın merkezidir.
Bu özelliklerin hepsi bir ayrılığa işaret eder. Oysa eşitilk fikri insanlık üzerindir, toplayıcıdır birleyicidir. İnsanda var olan öz üzerinedir. Bu öz ise hiç bir şekilde ayrım kabul etmez , edeni yakar.
Sonlu dünyada Tanrı, insanları sonsuzlukla eşitler. Cahille , akıllı; gençle , yaşlı; zenginle, fakir eşit olur. Paranın ,aklın , sağlığın ,gençliğin hükmü yoktur sonsuzluğun karşısında. Zaman keskin kılıcı ile, herkesi eşitler ve ne kadar insan olabildiklerini yada ne kadar balçık kaldıklarını ortaya çıkarır.
Ve der ki: Bu da Allahın kulu, bu da, posta pulu değil ya
Bu özelliklerin hepsi bir ayrılığa işaret eder. Oysa eşitilk fikri insanlık üzerindir, toplayıcıdır birleyicidir. İnsanda var olan öz üzerinedir. Bu öz ise hiç bir şekilde ayrım kabul etmez , edeni yakar.
Sonlu dünyada Tanrı, insanları sonsuzlukla eşitler. Cahille , akıllı; gençle , yaşlı; zenginle, fakir eşit olur. Paranın ,aklın , sağlığın ,gençliğin hükmü yoktur sonsuzluğun karşısında. Zaman keskin kılıcı ile, herkesi eşitler ve ne kadar insan olabildiklerini yada ne kadar balçık kaldıklarını ortaya çıkarır.
Ve der ki: Bu da Allahın kulu, bu da, posta pulu değil ya
6 Ekim 2007 Cumartesi
Ah mine'l aşk
Şeyh Galib'in ünlü ifadelerinden yalnızca bir tanesi...
''ah mine'l-aşk ve hâlâtihî
ahraka kalbî bi harârâtihî ''
Der ki; Aşkın elinden ve hallerinden... Ateşiyle yüreğimi yaktı yandırdı...
Aşkın hallerine yelken açanlara efendim...
http://nedir.antoloji.com/ah-minel-ask/ den alıntı.
''ah mine'l-aşk ve hâlâtihî
ahraka kalbî bi harârâtihî ''
Der ki; Aşkın elinden ve hallerinden... Ateşiyle yüreğimi yaktı yandırdı...
Aşkın hallerine yelken açanlara efendim...
http://nedir.antoloji.com/ah-minel-ask/ den alıntı.
3 Ekim 2007 Çarşamba
Kanaatkarlık Üzerine

Ey oğul! Bağı çöz, azat ol.
Ne zamana kadar gümüş, altın esiri olacaksın?
Denizi bir testiye dökersen ne alır?
Bir günün kısmetini…
Harislerin göz testisi dolmadı.
Sedef, kanaatkâr olduğundan inci ile doldu.
Bir aşk yüzünden elbisesi yırtılan, hırstan, ayıptan adamakıllı temizlendi.
Ey bizim sevdası güzel aşkımız; şadol;
Ey bütün hastalıklarımızın hekimi;
Ey bizim kibir ve azametimizin ilâcı,
Ey bizim Eflâtun’umuz! Ey bizim Calinus’umuz!
Hz.Mevlana- Mesnevi Cilt 1
Hz. Pir in bu güzel öğütlerinde bir sürü dersler var. Bizlere olgun insan olabilmek için bazı kısa reçeteler sunuyor.
İlk öğüdü ise : Dünyaya , dünya nimetlerine olan sevginden, hırsından kurtul ; özgür ol diyor ve sedefi örnek gösterek kanaatkar olmayı övüyor. Tüm zamanlar için ve bugünün tüketim toplumu için bilhassa yerine oturan, dikkate alınması gereken bir öğüt.
Kanaatimizce iyiliği isteyen, kötülüğü men etmeye, engellemeye çalışacak kişi için herşeyden evvel iyi ile kötüyü birbirinden ayırabilecek berrak bir şuura ihtiyaç vardır. Her an isteklerin, arzuların peşinde olan bir kişinin şuurunun berrak olması beklenemez. Böyle bir kişi her anını eksikliğini hissetiği şeyin hayalini kuracaktır. Eğer altın peşinde koşuyorsa kıtalar aşıp Aztek, Maya yerlilerini kılıçtan geçirmekte ya da vahşi batıda kızılderili katliamı yapmakta bir mahsur görmeyecektir.
Hz. Pir bizlere sevgiyi, aşkı tavsiye ediyor. Sevginin hırsı, kibri,tamahı giderceğini ,kendimizi bulmamızda bize yardımcı olacağını söylüyor.
Şems Hz. leri ise 'sevgiyi çözen Hakikate ermiştir' der.
İki büyük zirve aynı şeyden bahsetmişse öyleyse bizde sevgi üzerine , aşk üzerine düşünelim.
devam edecek -internet üzerinde yazılacak...
2 Ekim 2007 Salı
Sessizce
Gecenin karanlığında bir yaprak düşer
Daha evvel düşmüş yaprakların arasına
Kimse duymaz sesini yaprağın
Soğuk rüzgardan başka
Karışır geceye hiç varolmamış gibi
Daha evvel düşmüş yaprakların arasına
Kimse duymaz sesini yaprağın
Soğuk rüzgardan başka
Karışır geceye hiç varolmamış gibi
1 Ekim 2007 Pazartesi
İslam ve Modern İnsanın Çıkmazı - Seyyid Hüseyin Nasr

Bu kitap İslam'ın fikri ve manevi mirası ile bu mirası inceleme araçlarını tartışmak, hem Doğu hem de Batı dünyasındaki modern insanın açmazlarını çözme konusunda İslami geleneğin öğretilerini sunmak amacıyla yazıldı; hem Doğu'da hem Batı'da yaşayan modern insanın karşı karşıya bulunduğu ana sorunları gündeme getirmeğe çalıştı.""Batıda yığınla insanın İslam medeniyetinin başarılarıyla her geçen gün daha fazla ilgilendiği şu zamanda, bunlara İslam geleneğinin canlı yapısını ve bugünkü sorunlarıyla olan ilgisini sunmanın özellikle önemli olduğu duygularını taşıyoruz. Ve yine, İslam dünyasındaki modernleşmiş öğelerin, etkilerinde kaldıkları güçlerin gerçek yapısını öğrenmeleri ve İslam geleneğini, bugün bizzat İslam dünyasının içinde kendisini tehdit eden bu güçlere karşı savunmaya daha iyi hazırlıklı olabilmeleri için gelip geçmekte olduğu duygularını da taşıyoruz.
Kitap İslami geleneği ve Geleneksel insanı ve Geleneksel insanın Modern dünya karşısındaki durumunu etraflıca inceliyor. Sorunları ortaya koyma açısından olukça başarılı. Çözümler üzerine pek fazla bir şey söylenmemiş.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)