25 Aralık 2007 Salı

Sohbet üzerine


"Dil varlıktır" diyor bazı filozoflar.

Burdan bizim anlayabildiğimiz, dilin konuşuldukça insanda bir bilinç oluşturması , bu bilincin bir varlık olarak kendini idrak etmesidir. Konuşuyorum öylese varım değil elbette :) konuşma sırasında aynı zamanda bir düşünme eylemi de gerçekleştiriyorum ve bu bana bir varlık veriyor yada varlığımın farkına varıyorum gibi birşey.

Tabi konuşma kendi kendine değilde :) her zaman bir ikinci kişi ile yapılan diyalogla ortaya çıkıyor. Gene bir takım filozflar diyaloğun hakikate ulaştırıcı bir yöntem olduğunu düşünüyorlar. Ki burası üzerinde düşünülecek bir mevzu.

Diyalog, sohbet aslında bir kendini açma, savunmasız kalma, ne olduğunun da ortaya çıkması. Buyüzden taraflar samimi olmak, dost olmak en azından güvenilir olmak zorunda. Anlamak, analşmaktan , ufukların kaynaşmasından ziyade gönüllerin açılması ve karşılaşması, ruhların birbine dokunması daha insani bir hakikate işaret eder gibi geliyor. Anlama, anlaşma dan ziyade kendini açma neticesinde, karşılıklı sukutun yada ortak bir neşenin, kederin kısaca bir halin paylaşılmasını önemsemek bize daha ilgi çekici geliyor. Hepimiz rastlamışızdır otobüslerde hiç tanışmamış teyzeler bir merhaba sonrasında birbirlerine hayat hikayelerini anlatırlar,sırlarını paylaşırlar. Neticede bu bir sağırlar diyaloğuda olabilir ama insani bir hakikatide pekala içinde barındırabilir.

Dildaşından ayrılan kişi, yüzlerce nağmesi de bulunsa dilsiz olur.

Gül gidince ve gül bahçesi solunca, artık bülbülün macerasını dinleye­mezsin (Mesnevî, 1/28-29).

Hiç yorum yok: