10 Eylül 2010 Cuma

'Pas'



"Sovyet gazeteci Ovçinnikov, Japonya anılarında şöyle der:

Burada zaman, tek başına, sanki şeylerin yapısını gün ışığına çıkarıyor. Japonlar bu yüzden, büyümenin izlerini incelemekten özel bir haz alıyorlar. Yaşlı bir ağacın koyu rengi, bütün sivriliklerini yitirmiş bir taş parçası, hatta üzerinde gezinen sayısız ellerden kenarları sararmış bir resim onları korkunç etkiliyor. Yaşlanmanın bu izlerine saba diyorlar, yani kelimesi kelimesine çevirecek olursak 'Pas'. Saba; bu yapay olarak elde edilemiyecek bir pastır, eskinin büyüsüdür, mührüdür, zamanın 'patinası'dır"*


Pas deyince aklıma nedense eski, karaya oturmuş şilepler gemiler geliyor. Ömrünü tamamlamış, emekliye ayrılmış, terkedilmiş, görevini yerine getiremez hale gelmiş gemiler.

Bütün eski eşyalar işlevini yitirmiş ya da değerini kaybetmiş değil tabi. Eskidikçe değeri artan antikalar, resimler de var, zamana yenilmeyen.

Eski bir şilebi değersiz kılan, antikalara değer biçen de göz sonunda. Yine de tamamen görüşten ibaret değil eskiyi değerli kılan. El emeği ile sanatkarının yaptığı, sayıca az kalmış olmak, bir daha yapılamacak olmak da bir özellik olarak kabul edilebilir belki.

Galiba zamanın sıradan olanla olmayanı ayırma kabiliyeti var. Yaşanandan bir tortu çıkarak geçmişe dahil etme ve onu bugüne bir değer olarak taşıma gücü, belki.

Fakat 'saba' ya da 'pas' bundan daha fazla bir şey. O bizzat bir değer olarak zamanın bıraktığı bütün izleri kapsıyor; nesne ayırt etmeden, nesneden çok onda bıraktıklarına bakarak.

Üzerinde düşünmek lâzım ...

* Mühürlenmiş Zaman

2 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

japonları hep takdir etmişimdir. Sizi de....

Enis Diker dedi ki...

Teşekkürler efendim, sadece yazılanları aktarıyorux :))