24 Eylül 2010 Cuma

"Sakın, olduğun gibi görünme, göründüğün gibi de olma!" yazısı üzerine

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/?i=11856&y=DucaneCundioglu
http://tvnet.tv.tr/?i=5261

Dücane Bey'i eğer yanlış anlamadıysak, insanın bir geçmişinin olduğunu hesaba katmıyor. Tarihi, geçmişi, duruşu olmayan, hiç bir şey biriktirmemiş bir insan. Bu yüzden kendini gerçekleştirmekte olan insanı, sanki her seferinde sıfırdan başlarmış gibi kabul etmek zorunda kalıyor. Bir çok şeyin, olayın içinde değil de tek bir hakikatin varlığına yüzünü dönmüş sadece ona doğru ilerleyen bir insan resmi gördük anlatılanlarda ve dinlediklerimizde. Zamanla olgunlaşacak değil de bir anda aydınlanacak bir insan bu. *

İnsanın, bütünlüğünü kurmak için yalnız olması gerektiğinden bahsediyorlar.

"Zayıflığa tahammül edememek" üzerine kurulu bu düşünce, insanın kendini bir içebakışla keşfedileceğini varsayıyor sanki, bir sosyalliğin içinde değil.

"Ey talib, sakın, başkalarına, olduğun gibi görünme, göründüğün gibi de olma, yoksa seni çok üzerler, sana eziyet ederler, insanını ezerler, çiğnerler, mahremiyetine tecavüz ederler. " Çile ? Eziyete açık olmayan insan nerede pişecek. Belki şunu söylemek mümkün ayağa kalkamayacak kadar aciz bir insan için geçerli olabilir ama yolcu için? Maskelerinin arkasına saklanan insanlar, hangi aynada kendilerini görecek?

Bir de batında yakın olan zahirde nasıl uzakta olur? Hay olan, hayatı yaratan, her an yaratmada olan zahirde uzak olabilir mi?


*40 Dört yol kesen manevi kus, halkın gönlünü yurt edinmistir.
Bütün gönüllere emir olursan, ey kisi, bu zamanda Allah halifesi sensin.
Bu dört diri kusun kes baslarını da ebedi olmayan halkı ebedilestir!
Bu kuslar, kaz, tavus, kuzgun ve horozdur. Bunların içlerdeki benzerleri de dört huydur.
Kaz hırstır, horoz sehvet. Makam tavusa benzer, kuzgun dilege.
Mesnevi 5. cilt

Hiç yorum yok: