12 Ekim 2010 Salı

Portakalı soydum, başucuma koydum, ben bir yalan uydurdum



"Gerçek Tanrı adamı, kapısından geçen köpeğe bile cevap vermekte saygı gösterir."
(sh.153 - Şems-i Tebrizî - Makâlât -Mehmed Nuri Gençosman - Mayıs2009)

Peki insanda?

Düz mantıkla; insan ahlakın alanındaysa, "Din güzel ahlâktır" sa (huy olarak geçiyor mu hatırlayamadık,izini süreceğiz), ahlâk güzel huylara sahip olmaksa - Evet insanda da.

Niçin huy? Huy bir kabul ediş, yapamamaktan rahatsız oluş ile ahlak mı, din mi sorularını cevaplamak ve ikisi arasında bir tercih zorunluğunu ortadan kaldırma (Yaratılışı, dirilişi ve hatta aşkı paranteze alarak) mümkün gibi geliyor.

Din ahlakın alanına inerse içi boşalır mı? Yani ahlâkla din arasında bir fark kalmazsa ne olacak? İşte dini, güzel ahlâkı, bir huy(/edeb?) edinme haline getirme araçlarından biri olarak kabul etsek de, din sadece ahlâktan fazla bir şey olmak zorunda.

Yorumlardan biri ahlâkla aşkı aynı alana sokuyor. Aşk burda ister bir ödül, ister bir netice olsun kurallara razılık ile birlikte anılıyor. Ya da benzetmek ne kadar doğru olur bilemiyorum, içinde aşkın var olucağı evin; kolonları, duvarları, damı oluveriyor. Bundan sonra evin iç duvarlarını bizanslı ressamlar mı resimler, çinli ressamlar mı bilinmez.

Kuyudan aşksız çıkmak da mümkün(?) Peki ya sonra...

Kuyuya bir taş daha atalım...

10 yorum:

edvienna dedi ki...

askta varolan herseyin kabulu degilmi? yani insanin ulasabilecegi en yüksek huzur ani?

Enis Diker dedi ki...

Bir aşk ahlakı olabilir de sanırım ama aşk ahlakın içinde, alt başlıklarında değil bildiğim kadarıyla. Herşeyi yerinde yapmanın mümkün olduğunu varsaysak bile bu üstüne düşmüş olanı yapmak olacak. Burdan aşka dönüş, bir yol buluş ancak metafizik bir şelide olur (lutuf olarak kabul edersek, ya da bir vaad olarak). Yoksa ikisi birbiri ile ilintili, biri diğerinin sebebi-sonucu değil sanki. Bilmem karıştırdım mı? :))

Enis Diker dedi ki...

Ve evet en yüksek huzur haline katılıyorum.

Herşeyin kabulu ise biraz kurcalanabilir belki. Her şeyin kabulündan ne anlamak lazım. İyi ile kötünün bir arada kabulü mü? Var olan ve olan her şeyin kabulü mü? Buna rağmen müdahil olma hakkını saklı tutmak, olandan sorumluluk duymak mı?

edvienna dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
edvienna dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
edvienna dedi ki...

aski kosulsuzca sevmek olarak ele aliyorum. dolayisiyla herseyin kabulu evrenin böyle olmasi, olgularin aynen oldugu gibi olmasi, ve tabi insanin bu olgulara ayak uydurup bu olguyu ilk etapta kabul etmesi, yani herseye evet demek, iyi ve kötüye, bu anlamaya calismamayida barindiriyor icinde, ama tabi gelismek, büyümek, kendini yontmak, yontulmaya izin vermek, kirilmamak, cesaretli ve azimli ilerlemek, yani evrene asik olmak ama evren yüzünden digil baska bir suret yüzünden. bu arada önceki yorumumdada yazdigim gibi ben bu kabule ask diyorum,yada bu aska kabul diyorum, ikisi benim icin ayni sey, siradan bir kabulle arasindaki olan fark ise, bu kabulun (askin) yasam eylemi, ontolojik bir yapisi olmasi, digerinin ise bir karar sonucu gerceklesmesi, vs..

edvienna dedi ki...

bence ancak bu ask insana ahlak kazandiriyor, bütün diger tavsiyler distan tesir ediyor ama o tavsiyleri (ahlak kurallarini) iscellestirebilmek icin, icinde uygun bir kosulun olmasi lazim, o da ask. yoksa bu ahlak dissal, yabanci sanki üzerinde bir yük gibi kaliyor, ve sen (yani biz insanlar) herseyi oldugu gibi kabul edemedigin icin mutluluguda kücük anlar olarak tanimlamaya basliyorsun, oysa bu dedigimi tatmis olsaydi insan her gün huzurlu olurdu ve kücük mutluluk anlarinin pesinden kosup bunu bir hayat anlayisi yapmazdi, sürekli mutlu olurdu. burdaki mutluluk sürekli sevindirik olmak digil, derin sarsilamayan bir huzur, ve huzurlu olmanin getirdigi mutluluk.

edvienna dedi ki...

belki ahlak-mutluluk iliskisine ne alaka diyceksin, ama insan en cok mutlu olmayi arzular, ve ahlaki davranislarinin sonucundada mutlu olmak ister, en cok sinirlendigimiz seyler yasadigimiz ahlaksiz seyler degilmidir? o yüzden mutluluk-ahlak arasindaki yakin iliskinin altini cizmek istedim.

kant'ta görev bilinci diye bir kavram kullanir, ahlakli olmak bir görevdir der, cünkü insanin icinde hic bir sey bulamaz onu ahlakli olmaya zorlayan, tanri kavramnida kullanmak istemez cünkü tanri icin bir sey yapmayi ahlakli bulmaz, daha cok yavsaklik olarak görür bunu.

edvienna dedi ki...

bence öyle degil. ahlakin dissal kalmamasi icin, iste bir görevlikten cikip dogal bir hal almasi icin, olan herseyi böyle oldugu icin sevmektir, yani asktir. tabi burda yapilan adaletsizliklere göz yummak anlamina gelmiyor, onlara karsi konulmasi tartisilmaz, bahsettigim sey evreni sevmek derken, önce yapilan adaletsizlikler karsisinda yikilmamak, onlari kabul etmek, onlara karsi koymak, engellemek tabiki. ama zaten evren derken varolan seyin nedensellik boyutunu ele aliyorum, bu tür bir sevgi anlayisi pasif bir varlik olmak demek digil, tam tersi aktif olarak dünyada gelisen seyleri degistirme arzusu, ama bunu küsmeden, alinmadan ve dünyaya olan sevgiyi yitirmeden yababilmek, gereksiz olan seylerin gereksizligini görüp sakin kalabilmek ve yolundan sasmamak. o yüzden ahlakin kosulu sahip oldugumuz dünya algilayisimiz, dolayisiyla insan kavramimiz ve bu kavramimizin belirledigi ahlakimiz.
umarim cok karisik olmamistir..

Enis Diker dedi ki...

İnsanın bir şeyler etmesi neticesinde ortaya koyduklarlarıyla bir yere- bir şeye varması gerektiği üzerine yazdıklarımızda sizin mutluluk/aşk dediğiniz şey benzer bir cevabı arıyoruz.

Ahlaki/dini davranışların bir huy olarak edinilmesi düşüncesi üzerinden varmak istediğimiz yer ya da uzerine basmak için yokladığımız zemin "olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol" u motto olarak kabul edersek Hz. Mevlâna'nın olmazsa olmazı aşka bir yola bulup bulamıyacağımız idi. Bir evvelki notta da bunun üzerine idi. Bu iki düşünce/fikri birleştirme imkanının olup olmadığı idi.

Bir ahlâki prensip olarak da kabul edilenebilecek "olduğun gibi..." nin kişiyi aşka doğru döndürebilecek, onun kapısına götürecek bağına - psikolojik etkinin ne olabileceğini düşünmek buradan hareketle galiba eksik kalıyor. Aşk üzerine de düşünmek lâzım galiba. Katkınız için çok teşekkürler.