7 Kasım 2010 Pazar

Tanpınar

Tanpınar' ın bakışını bir kimlik arayışı olarak kabul etmek eksik gibi. Kimliği de içine alan bir dönüştürmeden bahsediyor; iktsadı, siyaseti vs ile.. . Tanzimat ile başlayan, kendi yolunu arayan bu modernleşme, dünyayı anlama, yeniden değerlendirme çabası. Cumhuriyetle başlamış, aydınları sürükleyen bir nehir değil bu. Gözlerini açtıklarında zaten yol almış bir gemideler. Tanpınar ve Yahya Kemal, bu nehre yol verenler, onu şekilendirenler arasında. "Yeni için" bagajlarında neler olacak derdini taşıyan bu insanların, onu yönlendirdiğini, ona yol aradığını söylemek yanlış olmaz herhalde. Bugün hale konuşuluyor oluşlarıda bunun bir ispatı olsa gerek.

Tanpınar'ın ve Yahya Kemal'in geçmişle duygusal bir bağları olsa bile; gidşatı durdurmak, tersine çevirmek gibi bir dertleri yok. "Huzur" un kahramanlarının hiç biri yenileşme karşıtı değil. Dertleri nasıl olmalı, neler muhafaza edilmeli, neler bırakılmalı, iktisadi kalkınma nasıl olmalı; bütün bunların zihinsel, kültürel arkaplanı ne olmalı.

Bugün, günlük siyasi kaygılarla, kimlik üzerinden yapılan moderleşme eleştirileri revaçta. Daha çok da, modernleşme hareketinde yapılan yanlışlar üzerinden, onu olumsuzlamaya çalışan bu çaba, bir siyasî bakışın neticesi gibi duruyor.

Hiç yorum yok: