"Ne yapayım ben böyleyim" bir mazeret midir?
İnsanın bir teselli olarak kendisine söylediğinde anlamı olan bir şey. Düzeltici bir hareket olarak kederden kurtulumak derdiyle, kötü durumdan dikkati alıp ileriye bakmak açısından bir silkinme belki. Sınırlarını tekrar çizmek o sınırlar içinde tekrar başlamak ya da durumu, hâli herneyse kabullenmek.
Başkalarının hakkı hukuku üzerinden, bunları çiğnemeye yönelmiş bir uslup söz konusuysa iş değişiyor. Bu hem yöneldiği kişinin hukukunu çiğnmek oluyor, hem de hareketi meşrulaştıracı bir anomiyi geliştiriyor.
Uslup sorunlarına öfke kontrolsüzlüğü, boş bulunma gibi mazeretler üretilebilir. Bunlar, daha sonra tamir edici bir tavır sergilendiğinde dikkate alınabiliecek mazeretlerdir. Bozuk uslubu mazur göstmekten ziyade kötü sözün sahibinin de insan olduğu, hata yapabileceğinden yola çıkılarak; kabahati insani eksiklile bir arada görebilmek. İnsanî mazertlerin işlerliği ise bir özre muhtaç her zaman.
4 yorum:
Zevahir uğruna cevahirin hiçe sayıldığı; bir yaprak uğruna bağdan olunan zamanlar. "Ne yapayım ben böyleyim" üzerinden iptilalara meşruiyet arayışı belki. Meşrulaştırılan her iptila ise galiba nihai olarak bir erk aracına dönüştürülüyor, küçük yahut büyük. Bu noktada bir özür olmaklığı bir yana; "o halde sen değişerek böyleliğime biat et" yönergesini gizlice tedavüle sokuyor.
Elinize sağlık.
İşin bir de bu yönü var. Yaptığına bir haklılık payı çıkarma da var. Yavrularından uzak düşüp de suyu geçmek için yardım isteyen Akreple, kurbağanın (/kaplumbağa?) hikayesindeki akrep gibi, huyunun dışına çıkamıyışla bütün gelişme, düzelme, daha iyi olma uğruna çaba sarfetme yollarını da tıkıyor bir yerde. Bu yola inancı zayıflatıyor.
Yorum için çok teşekkürler
Gönülden katılıyorum
Teşekkürler fortunata:))
Yorum Gönder