29 Temmuz 2012 Pazar

Notlar

Bir müddet evvel tahammül mü, hoşgörü mü üzerine bir tartışma Hayrettin Karaman tarafından başlatıldı. Tahammülü one çıkaran bu bakış, internette gördüğümüz bazı yorumlarda benimsenen haliyle, bir tepeden bakış olarak kullanılmakta.

Tahammül fikri, tek başına, içinde güvensizliği barındırıyor. Meseleyi tahammül üzerinden koyduğumuzda elimizdekiler gittikçe azalmakta. Din üzerinden örneklemeye çalışırsak, bugün Hıristiyanlığa, Yahudiliğe ; yarın Şiiliğe, Aleviliğe, Şafilige, Vahabiliğe tahammül ederken buluruz kendimizi. Bir müddet sonra, bir sünni ile bile uyusamadigimız konular için tahammüle ihtiyaçı duyar hale geliriz.

Tahammül insanların farklılıklarına, yanlışlarına odaklanmakata; benzerliklerine değil.

En uç örnek üzerinden düşünelim; tüm zamanların en kusursuz İslam yorumuna sahip olduğumuzu varsayalım  ya da yapıp etmelerimizde, hükümlerimizde 1400 sene onceye gidip danışma imkanına sahip olduğumuzu kabul edelim. Bu durumda dahi bazı durmlarda susmamız emredilmiş.Mesela, başkalarının mukaddesleri hakkında kötü söz söylemek ayetle yasaklanmış. ( Ayet no eklenecek) Onları günaha teşvik edeceği, kışkırtacağı endişesiyle. Bir kesin bilgi içersinde bile, kişiden ümit kesilmemiş, korunmuş.Tahammulun sınırlayıcı çizgisinin dışında tutulmamış. İnanmayanı dahi düşünüp, günaha girmekten koruyan bu ayet hakkında düşünmek lazım.

Hoşgörü ise başkasının özel alanına girmez. Karşısındakine zarar vermedikçe pratikte başkalarının yaşamlarına müdahele etmez. Kendi bildiğine güveni tahammül edene göre daha fazladır. Hoşgörü, tahammüle göre; anlamaya, anlaşmaya, karşındaki ile düzelmeye daha açıktır. Tahammülde görür geçersiniz, sınırlarınızın dışında bir yerde tutarsınız, elinizdekini olduğu gibi korumaya çalışırsınız. Bu açıdan "birlik dükkanı" üzerinden de hoşgörü tasavvufa daha yakındır.


Yine de tahammülün de hoşgörünün de tek başına zorunlu olduğu alanların, olayların olabileceğini teslim etmek gerek. Burda sözünü ettigimiz her ikisininde mümkün olduğu zamanlarda durumu hoşgörü lehine genişleten bir hâli yaşayabilmek.

Oldukça kaba bir genelleme olacak ama, şunu kurcalamak da tamamen anlamsız olmayacak; darülharp ile "Yurtta sulh, cihanda sulh" iki farklı psikolojiye, bakışa işaret ediyor. "Türkün Türk'ten başka dostu yoktur", "herkes bize düşman" " Müslüman olduğumuz için olimpiyatlar bize verilmiyor" düşünceleri, bu karşılaştırmada, eski (güvensiz/ tahammül) anlayışına denk düşüyor.

Düzeltilecek

4 yorum:

Alp Aker dedi ki...

Tartışmanın başını bilmiyorum, ama tahammül etmekle hoşgörü göstermek arasında derece farkı yanında nitelik farkı da var gibi. Tahammülde daha çok bizim için olumsuzluklardan müteşekkil bir sınıra dikkat çekilirken hoşgörü söz konusu olduğunda, bu sınırlarda değer yönünden bir belirsizlik veya beklentisizlik var.

Enis Diker dedi ki...

İkisi arasında tercih yapma lüksümüz olduğu zamanlarda hoşgörü tevazuyada işaret ediyor sanki.

Hoşgeldin arkadaşım:))

Feride Nizamettin dedi ki...

yine çok güzel bir yazı olmuş daimi bağlantı listeme ekliyorum ellerine sağlık Enis

Enis Diker dedi ki...

Çok teşekkürler, güzel yorum için:))