Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre : Kendi değerini olduğundan aşağı gösteren, başkalarını küçük görmeyen, büyüklenmeyen (kimse), mütevazı:
"Güzel çehreli müsteşar bey, nazır beyin kapıcısından daha alçak gönüllü idi."- Ö. Seyfettin.
Neden tevazu , tevazunun sahtesi, sahtenin sürekliliği zor. Kendimize dönerek yaşadığımız bir şey, farkları görmemek, farklardan geçmek, bir eşitlik arayışından çok, içinde bulunulan zamanda yaşanan iyinin tüm zamanlar için geçerli olmadığının farkında oluştur .
Tevazunun yol kesicilerinden, insanlar arasında eşitsizlik fikri üzerine : İnsanlar arası eşitsizlik fikri aklın anlama mecburiyetinden doğmuş bir yanılsama.Akıl anlamaya çalışır sınıflar, tanımlamaya çalışır farklar üzerine çalışır. Bir yere koyabilmek , tanımlamak için önce farkları değerlendirir. Belki buna sebeb; bizden bağımsız varolan, karar veren , bizi etkileme gücüne sahip bir şeyle, birisiyle birlikte olma gerginliğidir. Eğer ilk kabül baştan farklı ve bir sürü irade üzerine kuruluyorsa ,bunların dost/düşman olma ihtimali varsa; her yer çatışma alanı oluverir ve bu bir mecburiyet halini alır. Saf anlama ve tanımlama insani değerlerden ve zamandan çıkartılmış tanımlamaları içerir ki, aydınlama sonrası batının bir yerde bilimsel anlama çabası methodunu ürünü bu.
İnsanları değerlendirken hep kendi pencerimizden değerlendiriz. Ya bizden eksik yada fazladırlar. Ya bizden akıllıdırlar yada .. Bu yüzden bize göreler onlara duyduğumuz saygıyı yada saygısızlığı belirler, tavrımızı şekillendirir. Görmezden gelmek yada hasetden kurtulmakmadıkça, bize görelerden sıyrılmadıkça tevazuu duyamayız. Tevazu bize görelerin dışında bir yerde olmalı. Ortak ve değerli olan bir şeyin karşısında...
Bu haliyle tevazu bir eşitlik arayışı mı, hayır burası ancak bir başlangıç olabilir. Başka insanları , varlıkları kendinden düşük görmemenin,büyüklenmemenin. Tevazuyu orataya çıkaran saikler bambaşka kaynaklardan beslenmekteler.
Burada da birlik kuralı çalışıyor gibi gözüyor. Doğuda erdem olarak kabul edilenlerin hepsinin birbiriyle bağlantılı olduğu ,hakikatın değişik görünümlerinden biri olması, o an için yaşanması gereken halin bir icabı, belki de anın yegane doğru cevabı. İçinde merhamet ve şefkat bulunmayan bir eşitlik ne kadar tevazuya yaklaşabilir. Belkide tevazunun doğulu bir kavram olmasının sebebi merhamet ve şefkatle kurduğu bağdadır. Burada bir parantez açmakta fayda var, bu yazıda bahsedilen batı, aydınlanma sonrası batı (doğunun karşıtı)dır, hiristiyan ahlakının tevazu ya bakışı, bunun günümüze bırakmış olabilaceği tortu hakkında fikir sahibi değiliz.
Bir başarıda insan kendini niçin olduğundan daha küçük göstersin yada yaptığı şeyi önemsiz kabul etsin. Ya mütevazi olduğu için bir övgüyü daha hak etmek yada bu övgüye kapılıp kendini olduğundan daha yüksek görmemek içindir. Tevazunun pratik faydası ben daha hayırlıyım a yakalanmamaktır. Buna kendinde bir irade vehmetmeyide ekleyebiliriz.
İnsanın elinde kendini değerlendirme konusunda doğru bir ölçü yok. Yaptığı yada eylediği iş ile olan zihinsel bağı bir tutunmaya dönüşebilir. Elinden yada dilinden çıkmış güzel bir şeye karşın her zaman arkasını dönüp gidemez. Bazen gözlerini ve zihini yaptığı şeyden alamıyabilir, aklı orda takılı kalabilir. Ve yaptığı işin ona bir varlık izafe ettiğini düşünebilir, o işten kendine dönerek kendinde bir varlık bulmaya çalışabilir.
Bunun ne zararı var? İlk başta yaşadığı anı kaybeder ,onu değerlendiremez, geçmişe takılı kalır. Karşındakilerden bir takdir beklentisi içine girer.
Tevazu çok az insan için ise yaşanan/yaşanmaya çalışılan bir haldir. Burda bir başarı yada güzelik sonrasındaki geri çekilmeden ziyade , çevredeki herkese karşı duyulan bir emanet hissiyle karışık duyulan saygının ifadesidir. Tevazu burada bir geri çekiliş değil , önünü görmek için geri duruştur, dikkat kesiliştir.
Aldatıcı sağlık, hastalıktan daha kötüdür. Mütevazı görünen öyle kimseler vardır ki;kendilerini herkesten üstün görürler de tevazuu lütuf gibi etrafa saçarlar. Yaman Dede
devam edecek, derlenip toparlanacak, düzeltilecek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder