*
1655 Hiç buğday ekersin de arpa biter mi? Attan sıpa doğduğunu
gördün mü hiç?
Lokma tohumdur, verdiği şey de düşünceler. Lokma denizdir,
incileri düşünceler.
Ağza alınan helâl lokmada, gönülden kulluğa bir akış, öbür dünyaya
gitmeyi kuruş doğar. C.1
Bu alıntıdaki “helal lokmayı” nasıl anlamak gerek? Ya da şöyle
soralım helal lokma nasıl oluyor da “gönülden kulluğa” sebebiyet veriyor.
Bunu bir örnekle kısa yoldan açıklamak istiyenler bir elektrik
akımı şeması gibi düşünüp açıklayacaktır. Alıntıdaki beyitlerde sebep sonuç
bağı kurulması da bu görüşü destekleyecektir. Fakat burada dikkatli gözlerden
kaçmayan şöyle bir problem olacaktır: İnsan eliyle yapılmış bir şeye kudsiyet,
bilinç ve irade verilmiş olacaktır. Yediğimiz lokma helal/haram seçeneklerine
göre (mekanik bir şekilde veya bilerek, isteyerek) gönülden kulluğa bir akışa
izin verecek ya da vermeyecektir.
Burada biraz daha uzun ve çetrefil açıklama belki şöyle olabilir:
Doğrulukla elde edilmiş kazanç ve yenen gıda Allah'ın rızasına mazhar olacak ve
yine onun izniyle ve gerçekleştirmesiyle gönülden kulluk köprüsü kurulacaktır.
Benzetmeler burada birer mecaz olacaktır.
Bu niçin önemli? İşin ucu iki farklı evren kavrayışına kadar
gidiyor. İlk örnekte usta bir saatçinin önceden kurmuş olduğu ve kendiliğinden
(belirlenimci yasalara göre) işleyen bir evren varken, ikinci yorumda ise her an
müdahele edilen, yaratılan bir evren söz konusu.
Tasavvuf üzerine yeniden düşünme gayretlerinde
referansların kuantumdan, fizikten gelişi zihinlerdeki pozitivist kalıplara
işaret. Bunda bu bilim dallarının popüler oluşlarının da etkisi var. Hemen bir
şeyler çağrıştırabiliyor ya da bir benzerlik bulunabiliyor. Sorun bunu test
edecek alt yapının oldukça ciddi bir çabayı, adanmışlığı istemesi. İşin garibi
en şiddetli pozitivizm eleştirilerinin bu guruplardan geliyor oluşu.
Farkı görebilmek ve ona işaret edebilmekse çoğu kez felsefenin
ekmeğini yemekten geçiyor.
*resim: https://twitter.com/abdkaraarslan/media
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder