Barış tartışmalarında akla sığmayan bir garplik var. Barışa taraf olanları dinlediğinizde gariplik daha da artıyor. Söylenenler bir bilek görüşüne dönüşmeye meyilli.
Önyargılarımız ve sorularımız :
Barışa niyetli olmak, barışta yapacak işleri olmak demek değil midir? Bünyelerin barışta yaşayabilmeye, çalışarak kazanmaya, emek vererek yaşamaya niyeti olmalı. Nefretle komşusuna silah çekenin ne kadar barışta yaşamaya niyeti olabilir yahut rehabilte edilebilirler mi?
Evet insanlığa hiç birimiz ehil değiliz. Önyargılarımız var ve onlarla oturuyoruz konuşmaya. Konuşulanlar ise barış adınaysa, konuşanlar bu konularda kendilerini yetkili görüyorlarsa onlardan insani bir bakış beklenir herşeye rağmen ; sürdürülebilir bir barış için en azından.
Barışa taraf olanlar ? Biri son derece ketum. Kimsenin aklına gelmemiş, gelemeyecek bir çözümü bulmuşda, üzerinde çalışır gibi. Sızdırılanlar ile, verilen demeçlerle birlikte bir yarışın tarafı oluvermiş çoktan.
Diğeri saydam bir kimliğin arkasında barışın altına bir isim yazma derdinde gibi gözüküyor. Adına ve aklına arasıra gelen sol kimliğine inat emir komuta zinciri içersinde gözünü kendince bir bilene takmış, umut tacirliği yapıyor.
Kendini sol olarak tanımlayan bir partinin (öyle olduğunu varsayarak) kendi bölgesindeki sosyal yapıyı kendi retoriğine uygun olarak tarihselci bir gelişme içine oturtma ufku var mıdır? sorusunu sorabilmek ise bir başka bahara kalıyor. Ki kör gözün parmağına, töre cinayetlerinden şiddete kadar bölgede yaşanan her sorunda bu sosyal yapının gölgesi vardır.
Ya geri dönecekler için düşünülenler : Tarihsel gelişimin penceresini bir an ödünç alalım ve hayal edelim, ( eğer tarım, küçük ölçeklli el sanatları, sanayi ile refah getirme/kalkınma çabası için) tarım ya da fabrika işçisi olarak düşünebiliyor muyuz? Ya da kurallara uyan bir müteşebis (Eski alışkanlıkların devamı ile yeni suç örgütlerine dönüşmeyi düşünmek istemiyorum bile) Uyum, çalışma arzusu, niyetine sahipler mi acaba?
Adayı muhatap almak bir şehit ailesinin( ki bir tarafta onlardır, kimse dikkate almasada) penceresinden rencide edicidir. Bizim içinde öyle. Bu kadar insanın tv ve filoloji için mi öldüğü sorusu ortadadır. Komşusunu rencide ederek bir şavaşı aklama ve barış sever gözükme ne kadar tutarlıdır.
Barış için dayatma, bir kişiyi öne çıkarırak onu aklamaya çabalamak ne kadar barışseverliktir , barışa niyetli olmak mıdır?
Filoloji ? Yazılı edebiyata ihtiyaç var sanırız. Belki bir miktar sözlü edebiyat dikate alınırsa da esasen filoloji için, yazılı edebiyat, şiir , yerleşiklik, emek, çaba, uykusuz geceler, insanlık derdi, (her zaman gerekli olmasada çoğu zaman) yıllar boyu eğitim gerekmez mi? Evet bir adı filoloji olacak, bir enstitü için belki yıllar sonra ilk biz kurduk gururu için bir dayanak olabilir.
Barış için emek lazım, barışta yaşayabilmek için ise daha çok emek, niyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder