Tarafgirliğin zayıf yönü haksız olduğunda da savunma mecburiyetidir. Açık penaltı ya da ofsayt olduğunda bile taraf olan penaltı için bir mazeret bulmaya çalışır.
Gönülden taraftarlıkla, çıkardan dolayı taraftarlık arasında fark olmalı, ikisi birbirininin içine zaman zaman karışsa da. İnönü Stadyumu'nun önünde kokereç satanın kazancı takımın galibiyetine dolayısıyla tarftarın coşkusuna bağlıdır. Kazancından dolayı hasta taraftar olabileceği, takımla bir gönül bağı kurabileciği gibi, bunu bir iş olarak da kabul edip hatta başka bir takımı hissettirmeden de tutabilir.
Tarafgirin düşüncesi, seçimleri, kararları kendi dışında oluştuğundan bir bağımsızlığından söz edilemez. Tarafın adalet derdi varsa, taraf olduğu klübün aleyhine kararları da görebilir, bunlardan bahis açabilir, gönülsüz de olsa karşı tarafın hakkını teslim edebiliyorsa o başka. Fakat, bizi ilgilendiren, bu parantezin dışında kalan tarafgirin, bağımsız olamaması; spekülasyona, yönlendirmeye, propagandaya ve provakasyonla kullanılmaya açık olması.
Düşünme alışkanlıklarımızın, dünyayı anlamak için başvurmayı tercih ettiğimiz referansların olması doğal. Ya da bir takım tutmada olduğu gibi, sadece, ne zaman/neden başladığı unutulmuş bir gönül bağının olması. Adalet, hakkı teslim ise bu refansların ham halinde değil onların işlenmesinde, sorgulanmasında.
5 yorum:
Maalesef gözü kapalı taraf tutanlar
hayatın her alanında karşımıza çıkıyor. Ve işin kötü tarafı; öyleleri de var ki akıllarına, bilgi seviyelerine bakınca bağdaştıramıyorsunuz bu inatlarını,kör bağlarını :)
Aslında yazı tarafgirin bağımsız olamaması üzerinden bir düşünme olacaktı. Ama, çok fazla gelişmedi. Genel bir tekrar oldu. Tarafgirin bağımsız olamaması, benzetmek ne kadar uygun düşer bilmiyorum, (arada epeyi farklar var ama) Cesar Milan'ın "takipçi zihin yapısı"na benziyor:))
Evet, taraf tutmak, birçok noktada karşımıza neredeyse zorunlu olarak çıkıyor.Hatta bazen olmalı da; haklının,mazlumun tarafını tutmak gibi...Ama insani-ahlaki değerlerin dışındaki tarafgirlik en problemlisi.
Aslında tarafsız ve/veya bağımsız insan/insan düşüncesi diye birşey yok bence.Yani yüzde doksan bile çok zor. Geçenlerde Papini'nin bir deneme-hikayesini okudum.Tam da bu minvaldeydi,bazı nüanslar olsa da. İyi günler.
Haklı ilelebet haklı; mazlum tüm koşullarda tüm zamanlarda mazlum değil. 'Kurt'un haklarının da korunması gereken zamanalar, tilkinin de haklı olduğu anlar olabilir. Nasıl masumiyet, hatasızlık, yanılmazlık kimseye yazılamazsa. Bu yüzden tüm zamanlar için verilmiş cevaplar yok. Hakikat bu yüzden ele avuca sığmaz bir ceylan. Arif, üzerinde her problemin anahtarı olmadığını bilen, tecrüblerinden istifade eden ama tecrübesini sorun çözmede uslup haline getirip, her defasında yeniden işe koyulan biri. Ve verdiği hükmü takip eden, düzelten aynı zamanda, sanırım:))
Doğru bir nokta. İlelebet kalan ne var ki bu dünyada. Sık sık kontrol etmeliyiz düşüncelerimizi,temellerini,bulunduğumuz tarafı...
Yorum Gönder