4 Kasım 2016 Cuma

12



III

Hikayenin başlarında bilge rolündeki aslan nasıl oldu da bir zalime dönüştü? 

Aslanın bir zalime dönüşmesi, ironik bir şekilde ürkekliği ile tanınan tavşanın onu ifşası ile olur. Aslanın zalimliğini tavşanın söylemi ortaya çıkarır. 

Zalimi görmek bir insiyatif almayı gerektiriyor. Adil olma da öyle. Korku, çıkar vs. gibi sebeplerden dolayı zalimliği görmemek, görememek ya da görmezden gelmek mümkün. Bu yüzde yapılan işte adaleti gözetmede insiyatif alabilme kişisel ve öncelikli.

Tavşan bu insiyatifi alır ve  av hayvanları arasında aslanı zalim olarak niteleyen ilk kişi olur. Ondan evvel, av hayvanları aslanı güçlü gördüğü için yaptığını haklı görmüş; aslanın zalimliğini kaderleri olarak kabul etmiştir.

Mevlana'nın hikayelerinde karakterler sabit bir değere sahip değil. Hikayenin gidişine, başkasının bakışına göre başka kişiliklere, karakterlere dönüşebiliyor. Örneğin bu hikayenin başında, bilge bir hükümdar rolü biçilmiş gibi duran aslan hikayenin ortasından itibaren bir zalime dönüşür.

*

İki, hatta üç farklı hikayeymiş gibi duran bu hikayede bütünlüğü sağlayan ana tema nedir? Böyle bir bütünlüğü sağlama imkanı var mı? Sanıyorum ki şu iki beyit bu konuda bir fikir verebilir:

1029 Kalemlerin yazıp çizdiği şekil, kılık değildir; kitaplarda yazılan da bilgin, adalet sahibi gibi vasıflardır.

Bilgin de tümden anlamdır ancak, adalet sahibi de. Onları bir yerde bulamazsın; önde, ardda değildir onlar.  

Bu iki beyitten insanın bilgi sahibi olması, onun adalet sahibi olması içindir sonucu çıkar mı? Herhalde bilginin kullanıldığı tek yer adalet sahibi olmak değil. Başka bir çok alan sayılabilir. Ama insanın doğru/yanlış hükmünde, emredildiği gibi doğru olmakta en hayati kısımlardan biri adaleti ilgilendiren tarafı. Uzaktan gelen karaltının vahşi bir hayvan olup olmadığının bilgisi de hayati. Yine de sosyal hayatta, ahlakta, dinde adil olmanın yeri tartışılmaz.

Zalimlik haksızlığın acımasızlıkla birlikte yapılması. Her halükarda zalimlik içinde bir adaletsizlik barındırıyor; ya mala ya da cana yönelik acımasızlıkla, ölçüsüzlükle. Dini kitaplarda Nemrut'tan Firavun'a kadar en çok eleştirilen tavır. Mevlana adaletsizliği zalimlik üzerinden, en uç örnek üzerinden ele alıyor.

Bilgiye olan ihtiyacımız sadece adalet için değil. Ama adalet de bilgisiz mümkün değil. Bunun yanında bu örnek içinde öfkeye, hırsa, kine hakim olmayı da içeriyor. Yani nefse hakimiyet.

Aristoteles'in 
Nikomakhos'a Etik'inden bir alıntı yapalım : "Nefsine hâkim olan insan, kendi akıl yürütmesine sıkı sıkıya bağlı kalan kişiyle karışır ve nefsine hakim olamayan insan, kendi akıl yürütmesinden uzaklaşma eğiliminde olan kişidir" Sh 321 - Çev. Zeki Özcan

Aristo bu sözü ahlak konusunda kaçınılacak konuları; kötülük, nefsine hakim olamama ve vahşilik olarak üçe ayırdıktan sonra söyler. Burada haz düşkünü ile nefsine hakim olamayanı birbirinden ayırır. Biri, akıl yürütmesinden (/ilkelerine) zaafları yüzünden uzak düşerken, diğerinin böyle bir derdi yoktur. O tamamen ilkesizdir. 

Bu açıdan ele alındığında iyinin ve nefsine hakim olan bir akıl yürütmeye, bilgiye, muhakemeye ihtiyaç duyduğunu, buradan çıkardığı doğruluk konusunda ısrarlı olduğunu söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. Bu kuru mantıksal bir süreç değil. İçinde bunun yanısıra nefse hakimiyetin de olduğu insan ruhunda kopan fırtınalı bir büyük savaş tır.

Av hayvanları ile aslanın hikayesi bir insan tasarımından, teorik bir zeminden yola çıkarak onun hayat içerisindeki yansımasıyla son buluyor. 

*




Bir not: Bu onuncu postta fark ettim ki aşktan hemen hemen hiç bahsetmemişim. Sanırım farkında olmadan Mevlâna'da aşkı paranteze alıp okuyorum. Çünkü aşk çok baskın bir tema; Mesnevî aşk üzerinden okunduğunda başka bir şey okumak, dikkati diğer söylediklerine yöneltmek neredeyse mümkün değil Oysa söylediği pek çok şey var. Ben bir sistemi, evren algısı olduğunu, bu yönde getirilen eleştirilerin de yersiz olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden bazı Mevlevîlerin, İbn-i Arabi'nin sisteminden destek aldığının düşünülmesi bana yanlış geliyor. 

2 yorum:

N.Narda dedi ki...

Cepten okudum ama bir de geniş ekrandan okuyacağım.
Seviyorum ve faydalı oluyor bu yazıların. Teşekkür ederiz:)

Enis Diker dedi ki...

Sağolun, fırsat buldukça yazmaya çalışıyorum :)