18 Eylül 2007 Salı

Method üzerine-patika

Hakikkat ele avuca gelir bir şey değil. Çocukken hatırlarım küçük bir ayna alıp güneşe tutardık. Onun yansımasını takip eden bir kedi yada küçük çocuk aynadan yansıyan ışığın peşinden koşar dururdu. Yakalamak ne mümkün.

Hakikat de aynadan yansıyan güneş ışığı gibi, yakalanası bir şey değil. Belki bir an hissedilebir.

Kendi yolumuz üzerinde de bazen böyle ışıklara rastlıyoruz. Peşinden koşuyoruz. Daha sonra bir başka ışık bizi cezbediyor onun peşine takılıyoruz.

Meşhur sözdür Amerika yı tekrar keşfe gerek yok . Peki bizim Amerikanın keşfinden haberimiz yoksa.

Yol pek çok ve bu yolların bazıları birbirne çok benziyor. Bizden evvelde bu yollardan birileri geçmiş. Duraklarda, yolların kesiştiği yerlerde durup, daha evvel bu yollardan geçenlerin izlerinden, hikayelerini dinlemeli.

Bir müddetir yoldayız. Yolda olan arayandır, ulaşmak isteyendir.

Eğer herkesin kendine göre bir yolu varsa ve bazıları sürüye dahil olmamak için otobanı tercih etmediyse ; o zaman bir tempo tuturmak , metodlar belirlemek lazım.

Çobanların (daha doğrusu yeryüzü çobanlarının) fikrine pek güvenemediğim için, hiç bir zaman sürüde olmaya tercih etmedim. Kırlara , çayırlar götürse de en nihayetinde çoban sürüyü kasaba teslim etmeyecek mi? :)

Bu yüzden tek başınayız yolda. Ama bu yıldızlardan da yol sormayacağız demek değil.

Yolcu yolunda gerek vesselam. Usul, usul ; küçük adımlarla- Eski bir dizide Banazlı İsmail in dediği gibi usuletle ve suhuletle

Hiç yorum yok: