Faik Beye
Yazınız çok güzel, konuda güzel bu konuda bir katkıda biz yapmaya çalışalım, aklımız yettiğince .
Hızır bilmek zannediyoruz halk arasında zor durumda kalan birisinin bu probleminin çözümü için , genellikle maddi yardım, beklemesidir. Hızır Aleyhisselamın değişik kılıklarda görünebilir olması herkesi Hızır kabul etmeyi gerektirir düşüncesini doğurmuştur.
Tasavvufi olarak düşünürsek , ki bizi ilgilendiren kısımda bu sanırız , işin rengi biraz değişiyor. Müşkül burda maddi değil; elde edilmesi gereken ise hikmet, öğrenilecek şey , alınacak öğüt oluyor. Eğer yanlış hatırlamıyorsak Cüneyd Bağdadi'den nakledilen bir menkıbede bir çocuktan, saçları dağınık bir kadından bir şeyler öğrenilebileceğini anlatan hikaye bize bir şeyler söyleyebilir.
Öğrenme sonlu bir şey değil. Her şeyi bilmek, her hikmete sahip olmak da iddia edilebilecek bir şey değil. Bu öğretmeninde ,bilmeninde sonlu olmadığını gösteriyor. Öğretende , karşındakini değerlendirende bir yerde kendi bilgisinin ufku ile bu değerlendiremeyi yapıyor yada öğretiyor. Sanırız bu bizi öğrenmede, öğretmede, ötekini değerlendirmede temkin ve tavazu kapısının önüne bırakıyor. (incitmemek ? (bu konu için ) ise tevazu/temkinin uyanık tututuğu insanlığımızın neticesi , yoksa insanlık tümüyle bir sakınma değil )
Bu noktada iletişime açık olmayan kişiden de bir şeyler öğenilebilir. (Hızırlık bizim müşkülümüzle bağlantılı; karşımızdaki haliyle, yaptıklarıyla - pek ala farkında olmadan, başka bir amaca yönelik bir gaye ile hareket ederkende yaptıklarıyla gören göz, arayan akıl için bir kapı açabilir.) Bu onların saldırısına açık olma mecburiyeti anlamında değil. Onların tavırlarından bir hikmet yakalamak anlamında. Yoksa kendimizi korumak, zulme karşı olmak gerektiğinde ve doğruyu söylemek , tabii mümkün olduğu kadar nezaketle, bir zorunluluk olarak ortaya çıkabilir. ( verdiğimiz tepkininde bildiklerimiz hududunca olduğınu unutmadan, kendimiz adına yanılabilir olduğumuzu bilerek ) .
Selam ile
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder