25 Mayıs 2011 Çarşamba

Anadolu'nun İsyanı

Anadolu'nun İsyanı from Anadoluyu Vermeyecegiz on Vimeo.

8 yorum:

N.Narda dedi ki...

Yanlış değilsem şu Hes'ler hakkında bu video. Erkek kardeşim görevli olduğu yerde böyle bir proje ve yürütücüleri ile tanışmış, konuşmuş. Anlatmıştı biraz. Oradaki durum enerji açısından faydalı imiş ama bilmem kaç sene boyunca o işi alan firmanın "kaymak" yemesi durumu rahatsız etmiş onu. Çevre katliamı olup olmadığını sormamıştım. Hikayesini bir daha anlattırıp sorayım.:)

Enis Diker dedi ki...

İyi olur :) bir yeni bakış öğrenmekte fayda var

N.Narda dedi ki...

Kardeşimle bugün görüşebildim bu konuyu. Onun sorumluluk alanına giren Göksu Deresinde 7 adet Hes planlanmış.Biri faaliyete geçmiş bile. Enerji kazanımı açısından gerçekten faydalı olduğunu söylüyor.Rusya ve İrandan aldığımız doğalgaz ile elektrik üretmek ysnında çok daha milli, dışa bağımlılığı azaltan projeler olarak yerinde bulduğunu söylüyor. Projenin resmi sahibi Enerji Bak. olduğu için istimlaklar yani kamulaştırmalar da oluyormuş. Bu konuda memnun olan olduğu gibi olmayan vatandaş da oluyormuş haliyle. (Değerini aldıklarını sanmam ben ama neyse:))Çevre katliamına gelince kendi bölgesinde böyle bir zararın söz konusu olmadığını, Hes'lerin gayet ufak - benim deyimimle minyatür- barajlar olduğunu ve bu küçük hacimlerinden dolayı - ki kanallar 1o m. kadar genişlikte - zarar söz konusu olmadığını söyledi.Ama elbette ki bu kendi bölgesi için geçerli. Belki bir Karadeniz gibi ormanı ile meşhur alanda daha çok ağaca kıyım gerçekleşebilir. Kısacası bunu da Hes'in yerine göre değerlendirmek ve yüzdeye vurmak gerekir diye düşündüm. Örneğin 1500 Hes 'de 1o adet ciddi çevre zararı varsa bir oran, bunların "ciddilik" boyutunun yıllara yayılacak zararı ayrı bir veri...şeklinde olmalı. Artıları ve eksileri yanyana yazılıp bakılmalı...Maalesef bizim memleketimizde sayılar ve hesap-kitap konuşulmadığı için projenin gerçek fayda-zararı bilinmeden konuşuyoruz.Ben böyle düşündüm sonuçta. İyi günler:)

Enis Diker dedi ki...

Efendim, videoda ağaç kesiminden de şikayet edilmekle beraber esas itiraz suyun borulara hapsedilerek kilometrelerce öteye taşınmasına. Bu yüzden akması gereken yataklarında akamamakta. Bu yüzden bölgedeki ağaçların ve canlıların istifadesi gerçekleşmemekte deniyor. Su döngüsü bu şekilde bozulmakta ve bu şekilde borularla taşınan suyun yüzde onu bile geri dönmüyor deniyor.

Zira enerji üretmek için suyun borularla taşınıp, yüksek bir yerden akıtıtıp tirbünlerin çalışması gerekiyor. Tabi aynı su yolu üzerine birden fazla santral yapyıysanız, denize akana kadar, su hep borulara hapsolacaktır.

N.Narda dedi ki...

su kanalları kısa, ama dediğiniz gibi aynı akarsu üzerinde birçok santral olduğu için borulara hapsolma durumu söz konusu olabilir. Yalnız sular belirli kilometrelerde kanallara taşınarak yeni yataklarda akıtılıyor. Yani kanallar açık anladığım kadarıyla. Borularla kullanım belli yerlerde yapılıyor. Sonra tekrar kendi yatağına gidiyor... kesintiler söz konusu olsa da dere yatağı yerinde duruyor...yine de orjinal durumun değişikliği ile bir etki-tepki oluşacaktır; fakat çevre müh. ya da ekoloji uzm. olmadığım için zarar derecesini bilemeyeceğim...yani bir uzman bulup ona da sormam gerek :)

N.Narda dedi ki...

Bir de internetten bakayım dedim.http://ikizderehes.blogspot.com/ da tam da benim dediğim gibi bilimsel verilerle bir savunma yapılmış. Verilerin doğruluğunu bilemem ama savunma böyle yapılmalı ve herkes bu şekilde düzgünce savını anlatsa - tabii ilgili merciiler de kulak vermeli- dedim içimden:)

Enis Diker dedi ki...

Bizler için yeni bir konu. İnsanları başkasının zararına bir şey yapmayacağına inanmak istiyoruz. Oysa bu işin bir de ekonmik yönü var. Ekonomik güç bir baskı gücü olabiliyor. Dilovası ve Prof. Dr.Onur Hamzaoğlu'nun başına gelenler buna güzel bir örnek.
Herhalde insan bu işten bir zarar görüyor mu, görmüyor mu? Ekonomik çıkar adına feda ediliyor mu diye bakmak en kolay ve basit bir yol olur.

N.Narda dedi ki...

hımm... bir tane de olsa o insanın hakkına riayet etmek...gelecekte onun hakkına tecavüz edecek bir olaya izin vermemek...(yaşam-geçim alanının zarar görmesi gibi)...?
:)