(Sadık Yalsızuçanların bir yazısına istinaden)
“Bu eserler, müelliflerinin manevi tecrübeleri olduğundan, bizim onları sözgelimi modern anlatılar gibi ‘okuyup’ anlamamız ve istifade etmemiz hayli güç. ………….Kaldı ki, eserleri ‘müşahade’lerinden ibaret olduğu, hatta binlerce müşanedatından biri olduğu için, filmi gerçekleştirecekleri aşılması güç manialar beklemektedir.”
Alıntısında temel sorun Mesnevi’nin “müşahade”leri anlatan “manevi tecrübe”lerden ibaret görülmesidir.
Burda bir temel sorunla tekrar yüzleşmiş oluyoruz. Tasavvuf bir “manevi tecrübe” aktarımı mı yoksa “insan olmak” üzere, “insan yetiştirmeyi” önceleyen bir meslek mi?
Tasavvufun içinde manevi tecrübe yok mu ya da manevi tecrübe ile insan olgunlaşır itirazlarına verilecek cevap işin pratiğinde ortaya çıkıyor.
Manevî tecrübeyi öne çeken, ona baskın bir rol biçenler uygulamada uzleti, sırları, kendine dönüklüğü bir metod olarak kullanıyorlar. İnsanla fazla muhatap olmayı sevmeyince, ondan bir şey öğrenmekde bir yerde mümkün olmuyor. Bilenler ve bilmeyenler diye bir büyük ayrım çıkarken, asırlar üzerinden damıtılarak bugün taşınan mevlevi zerafetine ise problem çözmek, örnek olmak, bir şeyleri paylaşmak, doğruyu göstermekten ziyade, zor durumlarda nezaketle başından savmak görevi düşüyor.
Bursevî şerhinden verilen alıntılar, şerhin harf semboliğine ne kadar yatkın olduğuna işaret ediyor. Bursevi Şerhi, bu haliyle, hurufiliğe zemin hazırlar bir derinlikte; kabalistik eleştirilerine maruz kalınan geleneğin yazıya geçmiş ilk hali muhtemelen. Ondan evvel var mıydı bilmiyoruz ya da kastı bu değilken bu konuya gereğinden fazla önemi mi verdi onu da bilmiyoruz.
“Mesnevî”yi dikkatli bir okumada harfler üzerinden bir şeyler anlatan satırlara da rastlamak mümkündür. Fakat bu Mesnevinin içinde ne kadardır diye bakıldığında çok fazla değildir. Mesnevinin geri kalanında verdiği mesaja bakmak lazım. Bir çok yerinde okuyana direk olarak verilen mesajların niteliğine bakmalı. “Mesnevî” deki remizler ise hikayelerdeki karakterler üzerinde somut şeyler üzerinedir. Örneğin, padişah bazan insanı temsil eder, bazen yaratıcıyı, bazen şeyhi; gene nefis belli hayvanlar ve onların tabiatları ile temsil edilir. Hatta bir hikayenin içinde, hikaye ilerledikçe, (birinci cilteki “bedevi ve karısı” gibi) bir sembole farklı anlamlar yüklendiği de olur. Mesnevi de kullanılan sembolik dil gündelik hayatın düzenlenmesi üzerine olan hikayelerdir çoğu kez.
6 yorum:
dikkat çektiğiniz bu sorun beni de düşündürdü: Tasavvuf, gerçekten de aşırı bireysel,içe dönük ve manevi olgunlaşmayı basamak basamak gerçekleştirmenin bir yolu gibi görülüyor. Yani bana da bu yönü ağırmış gibi gelir. Ama inceden bakıldığında İslam'ı insanın hayatına yerleştirmeye yönelik değil mi?
Tasavvuf tek bir yapı değil. Kendi içinde farklı sesler var, eleştiriler. Uzletten yana olan ekoller, buna eleştiri getirenler var. Öyle ya da böyle tasavvufa konu olan derviş önce insan olmak zorunda. Ve bu da gariptir insan olma tasavvufun/dinin tekelinde değil.
Emin Işık hocanın, birisinden dinlediği ve mealen aktardığı çarpıcı bir alıntıyı nakledelim:)
Der ki " Efendi zaten sen insan sıfatında yaratıldın, sana düşen buna bir -lık eklemek, senin işin gücün bu" :)
Mesnevi'de akıl geliştirme, iç dünya geliştirme başkaları ile oluyor. "Çocukların eğitim oyunla"
olur der.
Gizemler, sırlar, teviller mi önde olmalı, bu ismi meçhul zattan bizlere nakledilen mi daha önce gelir? Buna bu yolda ilerlecek kişi kendi karar verecek:)
Kafamda uzunca düşünülüp yazılması gereken bir yazı belirdi bu sözleriniz üzerine. İnşaallah bu akşam oturup yazabilirim :)
Eyvallah efendim, merakla bekleyeceğiz:)
Aman efendim,bir şey bildiğimden değil, bir yazarak düşünme ya da yorum sayfasını fazla yormamak için:)
Lisedeyken çok merak ederdim Mesnevi'yi ve tasavvufu...O dönemden kalma bir arzu sadece.Şimdilik kıyısının kıyısında dolaşıyorum.
Hepimiz öyle efendim:) Okuyarak, yazarak, yazarken düşünerek, sohbet ederek kendimizi düzelteydi yeni şeyler söyleniyor:) Herşeyi kim biliyor ki , doğrusunu siz yapıyorsunuz.
Yorum Gönder