Wilhem Dilthey’in, Hermenutik ve Tin Bilimleri kitabında şöyle bir
bölüm var :
"Bununla birlikte ifade ve temsil edici sanat, insan
yaşamının yeniden üretiminden daha fazlasını verir. Tipsel olanı görmek ve
yansıtmak, olaylar/olgular içinde olup bitene kural verme hilesidir. Öyle ki
ifade ve temsil edici sanat, görmeyi bir kılavuz olarak içerir." sh 41
Bu haliyle sanat yeni bir insani bakış ve kavrayış önerir. Bunu,
dinleyenin, okuyanın ufkunu geliştirerek, sunduğu yeni tecrübelerle, onu yeni
tavır alış tarzlarına hazırlayarak yapar. Evreni ve/veya insanı başka bir
ufuktan seyretme şansını verirken, onu aynı zamanda yeniden inşa eder.
Diltheye göre sanatçı bunu kendi çağının ortak tipleri ve
tekilleşme üzerinden yapar. Adı geçen kitapta Dilthey’n tekilleşme ve tipleme
üzerinden yaptığı dönem değerlendirmesinin bir benzerini Mesnevi için yapmayı
denersek, Mesnevideki tekilleşme ve karakterlerin ortak tipleri için neler
söyleyebilirdik. Bu yazıda bunu yapmayı deneyeceğim.
Mesnevinin karakter ve tipler açısından
değerlendirmesi
Bana kalırsa Mesnevideki ortak tema hata yapan
insan. Papağanına kızan bakkal, hayatını çeng çalarak geçiren ihtiyar çalgıcı,
karısına kızan bedevi, cariyeye aşık olan padişah vs. Temel kabul, insanın kim
olursa olsun hata yapabilir oluşu. Mesnevi’nin
bize tanıttığı insan bir beşer.
Fakat iş hata yapmakla kalmıyor. Hata yapan bu
insan aynı zamanda yaptığı işin sorumluluğunu da alıyor. Sanırım ikinci temel
kabul insanın hatasının sorumluluğunu alması olacak. Okuru şekillendiren kısım
da hata karşısında nasıl tavır alınacağı üzerine.
Sorumluluk alış derin bir pişmanlıkla birlikte
yaşanır. Bu pişmanlık her defasında bir karamsarlığa kişiyi hapsetmez. Aksine
bu pişmanlıktan ümitvar bir hareket doğar. Kişi duyulan bu pişmanlık altında
ezilip bir köşeye çekilmez.
Hata karşısında irkilen kişi (kendi eylemin üzerinden başkasının buna verdiği tepkiyle onun gözünden) kendisiyle yüzleşir ve bu yüzleşme onu yeni bir hale, duyguya; yeni bir yola taşır.
Gündelik yaşamın akışından çıkar. Önceleri pişmanlık duyan ya da kırılan kişi
hatasının telafi etmeye çalışır ve iki yöne birden yönelir. İnsanlar arasında
hatasını tamir etmeye çalışırken diğer yandan Tanrı’nın sevgisini tekrar
kazanma yollarını arar. Dönüşüm
iki yönlüdür hem çevrelerindeki insanlara karşı daha gönül alıcı olma hem de
Tanrı'ya duyulan mahçup sevgi .
İnsan tabiatına odaklanan bu hikayeler birer
dönüşüm hikayesidir. İnsan tabiatının kontrol altına alınması üzerinden doğan
bir gerilim. Mesela tekrar terar işlenen konulardan biri öfke kontrolüdür. Yine
5. Ciltte dört temel nefs hastalığından bahseder.
40 Dört yol kesen manevi kus, halkın gönlünü yurt edinmistir.
Mevalana’nın yapmak istediği insanı teskin
etmek değil, dönüştürmek.
Bu genel şemanın dışına çıkan hikayeler de var.
Hz. Ali kıssası bunlardan biri. Şavaş meydanında öfkesi ve Tanrı rızası
arasında kalan (ve bunun farkına ,varabilen) Hz. Ali, bir ilkeye göre karar
alır. Tanrı rızasından yana tavır alıştan bir ilke ortaya çıkar. Bu tavır alış
sürekliliği olan bir uyanıklığı gerektiren bir tavır alıştır ve geleneğin
"agah olalım erenler" hatırlatmasında yerini alır. (Buradan bir
rasyonellik çıkar mı?)
Hz. Ali tam hataya düşecekken eşikte durur.
Böylece tavrın ideali ile karşılaşırız. Niçin öyle olduğunun gerekçesi ve
ilkesi ile de.
Sorumluluk ve rıza arayışı Tanrı ’nın yaratışı gibi bitimsizdir. Her an, her olay ve durumda yenilenir, canlandırılır. Bu yenileniş her an yaratılışa verilen bir cevaptır sanki. Rıza arayışının bitimsizliği ile bitmeyen sorumluluk insanı görevini yapıp köşeye çekilen insan olmaktan çıkartır. Tanrı ve insan arasına bitimsiz bir ilişkiye dönüşür.
Sorumluluk ve rıza arayışı Tanrı ’nın yaratışı gibi bitimsizdir. Her an, her olay ve durumda yenilenir, canlandırılır. Bu yenileniş her an yaratılışa verilen bir cevaptır sanki. Rıza arayışının bitimsizliği ile bitmeyen sorumluluk insanı görevini yapıp köşeye çekilen insan olmaktan çıkartır. Tanrı ve insan arasına bitimsiz bir ilişkiye dönüşür.
Bu karşılıklı süre giden bağ(/uyanıklık) ise
edep ve sevgi üzerinden kurulur.
Hem düşünce yönünü hem de duygu yönünü
dönüştüren bir şemayla karşı karşıyız. Ağırbaşlı, ümitvar bir neşenin ruh hali.
Tıpkı neyde, Sema’da olduğu gibi.
Hikayelerindeki tipler beyler, padişahlar
olduğu kadar sıradan insanlardır da. Beylik ve padişahlıktan kasıt çoğu kez
insanın tabiatı üzerine iktidarına yöneliktir. Politik bir yanı yoktur.
Basit görünmesine karşın kavramlar arasında
kurulan ilişkiler ile oldukça kompleks bir sistem. Kişilikler ve karakterler
tarihsel değil. Fakat yine de 12. yy içindeki insan, evren, Tanrı kavramlarının
algılanışları görebilmek açısından değerli.
Karanlık tipler? Alim, bilgin? Şimdilik eksik
kaldı. Bir başka sefere o tiplemeler üzerinden belki bir şey yazmayı deneriz.
4 yorum:
Değişim ve dönüşüm, bu konular gerçekten Mesnevi'de tekrar tekrar ele alınıyor. "Ben buyum, değişemem" inancına çok uygun ve özellikle biz terapistler için "değişim her zaman mümkündür, yeter ki aksaklığı görebilelim" ana fikrine çok güzel katkılar sunuyor. Kaleminize sağlık.
Yarın Kandinsky sergisini gezeceğim, eserlerinde değişime fırsat vermiş mi bakış açısıyla bakacağım!
Teşekkürler C. selamlar, sevgiler :)
Bu yazılar kitap gibi bir şey olsa...
Kitap işi bana hep zor bir işmiş gibi geliyor.
Yorum Gönder